A9 TV Canlı Yayın

24 Temmuz 2010 Cumartesi

Gökyüzünde Dolaşan Su Tankları





Siz günlük hayatınıza devam ederken başınızın üstünde yüzlerce ton ağırlığındaki su tanklarının asılı durduğunu biliyor musunuz?

Hicr Suresi 22. ayette, yağmur oluşumundaki ilk aşamanın rüzgarlar olduğuna dikkat çekilmektedir. Oysa bu yüzyılın başlarına kadar, rüzgarla yağmurun yağması arasındaki tek ilişki rüzgarın bulutları sürüklemesi olarak biliniyordu. Modern meteorolojik bulgular ise rüzgarların yağmurun oluşumunda "aşılayıcı" rol oynadıklarını gösterdi. Bilim adamlarına göre, Dünya atmosferinin 10 trilyon ton su içerdiği hesaplanmaktadır. Bulutlardan meydana gelen bu hava nehrindeki suyun yeryüzeyine indirilmesi için bulutların aşılanması gerekmektedir.

"Ve aşılayıcılar olarak rüzgarları gönderdik, böylece gökten su indirdik de sizleri suladık…" (Hicr Suresi, 22)

Bulut aşılama ilk olarak 1946 ' da Vincent Schaefer isimli bir uzmanın buzdolabı geliştirme laboratuvarındaki çalışmaları sırasında ortaya çıktı. Schaefer soğuk ve sisli bir hava ile dolu olan buzdolabının içine kuru buz atınca su buharının buza dönüştüğünü tesadüfen gördü. Eğer bu olay buzdolabında olabiliyorsa, bulutta da olabilir ve yağmur yağdırılabilirdi.

Bulutların Tohumlaması İçin Sayısız Kompleks İşlem Gerekir

Bulut aşılanması için birçok koşulun oluşması gereklidir. Yağmur yağdırmak için yapılan herhangi bir bulut aşılama işleminde birinci problem aşılamaya uygun bulutun bulunmasıdır (aşılama işlemi bulut oluşturamaz). Bulut aşılama işlemindeki ikinci problem ise, yoğunlaşma çekirdeği olarak hizmet edecek olan maddelerin bulut içindeki en uygun yere zamanında ve doğru miktarda ulaştırılmasıdır. Ayrıca, iyi bir sonuç almak için, bulut soğuk olmalıdır. Yani bulut aşılamasında bulut partiküllerinin büyümesine neden olan buz kristali yöntemi kullanıldığı için, en azından bulutun bir parçası çok soğumuş olmalıdır. Bulut aşılamasındaki ilk uygulamalarda, Vincent Schaefer ve Irving Langmuir 1940'lı yılların sonuna kadar uçaktan, ezilmiş kuru buz parçacıkları attılar. Bu uygulamada bulutun içine atılan küçük parçacıklar, havayı yeni sıvı damlacıkların oluşabileceği sıcaklığa düşürür ve damlacıklar -40
0C nin altında donar. Sonra yeni oluşan bu buz kristalleri sıvı damlacıkların kaybında birikme ile yağış olarak düşecek kadar büyür. (Harun Yahya, Allah Akılla Bilinir)

Yeryüzüne Kontrollü İnen Hayat Kaynağı



— 50
0C derecenin üzerinde olan bulutlar yağmur üretmek için aşılandığında, küçük su damlaları ve higroskopik tuz parçacıkları bulut tabanına enjekte edilir. Bu partiküller düşey hareketle bulut içine taşındığında, çarpma ve yapışma işlemi ile de büyüyen büyük bulut damlacıkları meydana gelebilir.

Dünyada yaşamın devamı için su hayati bir öneme sahiptir. Bilindiği gibi vücudumuzun %70 ' i sudan oluşmuştur. Kupkuru bir toprağa yağmur yağdığında toprak canlanır ve türlü ürünler verir. Kısacası suyun olduğu yerde yaşam vardır. İnsanlar yağmur yağdırmak için 1940 ' lı yılların sonlarından beri çaba içerisinde olmuşlardır. Gelişen bilim ve teknik imkanlar sayesinde artık insanoğlu yağmur yağdırabilecek teknolojiye ulaşmıştır. Ancak burada şaşırtıcı olan gerçek, yağmurun daha dünya varolduğu andan itibaren yeryüzüne dışardan hiçbir müdahale ve teknik destek olmaksızın inebilmesidir. Bu rüzgarların aşılama özelliği ile gerçekleşir.

Rüzgarların Aşılama Özelliği

Okyanusların ve denizlerin yüzeyinde, köpüklenme nedeniyle her an sayısız hava kabarcığı oluşmaktadır. Bu kabarcıklar patladıkları anda, milimetrenin 100'de biri çapındaki binlerce parçacığı havaya fırlatırlar. "Aerosol" adı verilen bu parçacıklar, rüzgarlar sayesinde karalardan gelen tozlarla karışarak atmosferin üst katmanlarına taşınır. Rüzgarların bu şekilde yükseklere taşıdığı parçacıklar, burada su buharı ile temas eder. Su buharı da bu parçacıkların etrafına toplanarak yoğunlaşır ve su damlacıklarına dönüşür. Bu su damlacıkları bir süre sonra da yağmur olarak yeryüzüne iner.

Görüldüğü gibi rüzgarlar, havada serbest halde bulunan su buharını denizlerden taşıdıkları parçacıklarla "aşılamakta" ve böylece yağmur oluşumunu sağlamaktadırlar. Eğer rüzgarların bu özelliği olmasa, yüksek atmosferdeki su damlacıkları hiçbir zaman oluşamayacak ve yağmur diye bir şey de olmayacaktı.

Burada önemli olan nokta ise, rüzgarların yağmur oluşumundaki bu kritik görevinin asırlar önce Kuran ayetinde bildirilmiş olmasıdır.

Gökleri ve yeri bir örnek edinmeksizin yaratan Yüce Rabbimiz Allah, bulutları da belli bir ölçüyle takdir etmiştir. Bu bulutların içinden yeryüzüne inen yağmur sularıyla yeryüzündeki yaşamın devam etmesini sağlamaktadır.

Allah bir Kuran ayetinde şöyle buyurmuştur:

"Allah ' ın yağdırdığı ve kendisiyle yeryüzünü ölümünden sonra dirilttiği suda, her canlıyı orada üretip yaymasında, rüzgarları estirmesinde, gökle yer arasında boyun eğdirilmiş bulutları evirip çevirmesinde düşünen bir topluluk için gerçekten ayetler vardır."(Bakara Suresi, 164)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.