A9 TV Canlı Yayın

16 Mayıs 2011 Pazartesi

Muhalefet Ruhundan Sakınmanın Önemi

Bazı insanlar toplumda diğerlerine kıyasla daha çok sevilir ve arkadaş ortamlarında vakit geçirirken daha çok tercih edilirler. Bunun önemli sebeplerinden biri, bu kimselerin muhalefet ruhundan sakınarak uyumlu bir ahlak göstermeleridir.

  • İnsanı muhalefet ruhuna iten sebep nedir?

  • Muhalefet ruhundan kurtulmak ve Allah’ın beğendiği uyumlu karaktere sahip olmak için ne yapmak gerekir?

  • Muhalafet ruhu insana nasıl zarar verir?

    Hemen herkes hayatı boyunca uyumsuz insanlara sıklıkla rastlamıştır. Bu kimseler çevrelerinde olup biten, etraflarında konuşulan hemen her konuda, neredeyse amaçsız denilebilecek bir ‘muhalefet ruhu’ içindedirler. Asıl istedikleri doğruyu bulmak, yanlış bir şeyi düzeltmek, isabetsiz bir şey yapılmasına engel olmak ya da daha iyi bir alternatifi uygulamak değildir. Hiçbir sebebi olmaksızın; mantıklı ya da mantıksız, her şeyde bir ‘karşı fikir’ geliştirme eğilimi içerisindedirler.

    Muhalefet Ruhunun Kaynağı Şeytandır

    İnsanları ‘muhalefet ruhu’na iten ve sürekli ‘aksilik modu’nda yaşamalarını teşvik eden ‘şeytan’dan başkası değildir. Şeytan kişinin vicdanlı, akılcı, tevekküllü, şükredici, hoşgörülü, Allah’ın yarattıklarından razı olan, çevresine karşı güzel ahlak gösteren bir insan olmasını istemez. Kendisi gibi isyankar, nankör, tevekkülsüz, şükredici olmayan, uyum sağlayamayan, başkalarına tabi olamayan, alttan alıp tevazu gösteremeyen bir kimse olmasını ister.

    Şeytanın etkisi altına giren kişiler de, işte hemen her yerde ve her konuda bu özellikleriyle dikkat çekerler. Örneğin bir topluluk içerisinde herkes ortak bir şey yapmaya karar verdiğinde, böyle bir kişi buna katılmak istemez. Herkes eğlenirken o bir kenarda oturur. Güzel bir espri yapıldığında herkes gülerken, bu kişi gülmez. Bir sohbet olduğunda, o sessiz kalmayı tercih eder. Herkes dışarı çıkmak istediğinde, o evde oturmak ister. Herkes uyumak istediğinde, o oturup bir şeyler yapmak ister. Bir şeyi beğenip beğenmediği sorulduğunda, mutlaka bir kusur bulur. Bir konuda bir fikir vermesi istendiğinde “aklıma bir şey gelmiyor” gibi karşı tarafı hoşnut etmeyecek bir cevap verir. Bir sorun çözülmeye çalışıldığında, mutlaka zorlaştırıcı bir tavır gösterir. Çok küçük fedakarlıklarla halledilebilecek bir konu olduğunda, buna asla yanaşmaz; bunun yerine başkasının fedakarlık yapmasını ister. Yardım istendiğinde bir bahaneyle mutlaka reddeder. Etrafında bir çok güzellik varken, olumsuz tek bir yönü dile getirip durur. Her şeyden şikayet eder. Kendisine bir hediye alındığında ya da hoşuna gideceği düşünülerek bir iyilik yapıldığında, gerektiği şekilde nezaket gösterip teşekkür etmek yerine, kendisine sunulan şeyde bir kusur bulup onu dile getirir. Bir şey ikram edildiğinde canı istemese bile nezaket gösterip almak yerine, “canım istemiyor” gibi kaba bir üslupla karşı tarafı reddeder. Kuran’da bu kişilerin sahip olduğu muhalif karakterin şeytandan kaynaklandığı şöyle haber verilir:

    “Gerçekten bunlar (bu şeytanlar), onları yoldan alıkoyarlar; onlar ise, kendilerinin gerçekten hidayette olduklarını sanırlar.” (Zuhruf Suresi, 37)

    İşte böyle bir kişi, bu ve buna benzer tavır ve üslupların toplamında “uyumsuz” bir insan haline gelir. Hep aksilik çıkaran, muhalefet eden, zorlaştıran, bahane bulan, olumsuzlukları dile getiren, sürekli söylenen, hiçbir şeyden memnun olmayan, kanaat getirmesini bilmeyen bir insan modeli oluşur.

    Uyumlu Olmak, Önemli Bir Sevgi Vesilesidir

    İnsan fıtratı, kolaylaştıran, rahatlatan, kendinden fedakarlık etmesi gerekse de, bunu karşı tarafa hissettirmeden yapan, makul olan herşeye uyum gösteren insanlarla rahat edecek şekilde yaratılmıştır. Böyle bir insan gerçekten gerekli bulduğu noktalarda, aklın ve vicdanın gerektirdiği şekilde muhalefet etse de, bu karşı tarafı hiç rahatsız etmez. Çünkü akılcı, mantıklı ve vicdanlı bir muhalefet, karşı tarafın hoşnutsuzluk duyacağı değil, aksine faydalanacağı bir müdahaledir. Çünkü yanlış bir şey yapacakken doğru olanı tespit etmiş olmak, o kişinin de menfaatinedir.

    Uyumlu insanlara da toplumda pek çok insan aşinadır. Diğer insan karakterlerine göre daha nadir rastlanan bu insanlar, çevrelerindeki herkes tarafından çok sevilirler. Biri güzel bir söz söylediğinde hemen onu tamamlayıcı bir karşılık verirler. Kendilerine bir iltifat edildiğinde onlar da hemen daha güzeliyle bir iltifatta bulunurlar. Bir espri yapıldığında, hoşlarına gitse de gitmese de ya da yeteri kadar güldürücü olsa da olmasa da hemen karşı tarafı onore eden bir söz söylerler. Karşı taraf makul bir teklifte bulunduğunda, kendi canları çok istemese de hemen o kişinin tercihinden yana tavır sergilerler. Yanlarındaki insanlar ciddi bir işle meşgul oluyorsa, dikkat dağıtmayacak şekilde davranırlar. Eğer neşeli eğlenceli bir ortam varsa, bu sefer de canlı, konuşkan, aktif bir tavra geçerler. Birkaç kişi birlikte yemek yiyeceği zaman, hemen karşı tarafın sevdiği ve istediği yemekten yana tercihte bulunurlar. Kendileri dinlenmek isterken, karşı taraf geniş çaplı ve yardım gerektiren bir işe girişecek olursa, kendi durumlarını hiç hissettirmeden hemen gidip yardıma koyulurlar.

    Böyle insanların olduğu yerlerde tartışma ortamı hemen hemen hiç olmaz. Çünkü bu kişiler kendileri yatıştırıcı oldukları gibi, muhalefet ruhuyla hareket edenleri de yatıştıracak bir etki gösterirler. Kuran’da müminlerin bu uyumlu ve yumuşak karakterleri şöyle bildirilir:

    “Güzel bir söz ve bağışlama, peşinden eziyet gelen bir sadakadan daha hayırlıdır. Allah hiç bir şeye ihtiyacı olmayandır, yumuşak davranandır.”(Bakara Suresi, 263)

    Allah Korkusu Uyumlu Olmayı Sabit Bir Karakter Özelliği Haline Getirir

    Din ahlakının yaşanmadığı toplumlarda da bazen kimi insanlar, çeşitli amaçlarla uyumlu bir karakter gösterebilirler. Kimi zaman arkadaş edinmek, kimi zaman karşı tarafa kendilerini sevdirebilmek, kimi zaman da menfaat elde edebilmek gibi düşüncelerle çevrelerindeki insanlara karşı çok candan ve uyumlu bir tavır sergilerler. Ancak elbetteki bu çok kısa süreli, geçici ve aldatıcı bir kişiliktir.

    Bir insanın Allah korkusundan dolayı çevresindeki insanlara karşı uyumlu, yatıştırıcı, pozitif, tamamlayıcı, rahatlatıcı, sevecen bir karakter göstermesi ise çok güzel bir mümin alameti ve çok önemli bir sevgi sebebidir. O kişinin vicdanının, aklının, Allah korkusunun, imanının, iradesinin, samimiyetinin, sevgisinin ve sağlam kişiliğinin bir göstergesidir. Ve bu geçici değil, sabit bir karakter özelliğidir.

    Müminin bu konudaki samimiyeti ise, ‘asla vicdanen yanlış olduğuna inandığı bir konuda çevresine uyum göstermemesiyle’ anlaşılır. Doğru olmayan bir tavra, güzel olmayan bir söze, alaycı bir espriye, yanlış bir karara, haram bir fiile, Allah’ın hoşnut olmayacağı bir tavır ya da söze, güzel olmayan bir ahlaka, nezaketsiz, hoşgörüsüz, merhametsiz, saygıdan yoksun bir tavra asla uyum göstermez. Kendisi uyum göstermediği gibi, bu ahlakı sergileyen kimseye de, hiç çekinmeden en güzel sözle mutlaka bunun doğrusunu gösterir.

    Bu nedenle iman eden her insanın, bu önemli karakter özelliği üzerinde düşünüp gün boyunca “Müslümanlara karşı güzel ahlakta nasıl daha uyumlu tavırlar sergileyebilirim?” , “nasıl daha candan ve pozitif olabilirim?”, “Allah’ın ve Müslümanların sevgisini nasıl daha fazla kazanabilirim?” diye aklını yorması gerekir. Böyle düşünerek vicdanını zorlayan bir insan, gün boyunca karşısına bu ahlakı gösterebileceği yüzlerce detay çıkacağını görecektir. Tüm bunlarda olabilecek en güzel tavrı seçip uygulamak, Allah’ın rızasına da en uygun olan tavır olacaktır.

    Unutulmamalıdır ki insan, eğer nefsin istek ve tutkularına göre değil de vicdanını kullanarak hareket ederse Allah’ın beğendiği sıfatları üstünde taşımaya başlar. Allah sonsuz merhametlidir; dolayısıyla O’na teslim olan bir mümin de merhamet sahibidir. Allah sonsuz akıl sahibidir; O’na kulluk eden bir mümin de üstün bir akla sahip olur. İnsan Allah’a ne kadar yakınlaşır, O’na ne kadar teslim olursa, Rabbimiz’in izniyle “yaratılmışların en hayırlısı” (Beyyine Suresi, 7) olur.

    Muhalefet Ruhuna Sahip Olan Bir Kişi Yalnızca Kendisine Zarar Verir

    Muhalefet ruhuna sahip kimselerin şeytanın etkisiyle yaşadıkları ruh haline ve bundan dolayı çektikleri sıkıntıya bakıldığında, çevrelerindeki insanlara mesajlar verebilmek için büründükleri bu karakterin kendilerine nasıl bir tahribatla geri döndüğü çok açık bir şekilde görülebilecektir.

    Saatler, günler, aylar boyunca bu kimselerin akıllarını meşgul eden ve bir türlü kurtulamadıkları olumsuz düşünceleri şöyle örneklendirebiliriz:

  • Vicdan azabı çektiği olayları kendi kendine tekrarlamak, etrafında kötü insanlar olduğunu iddia etmek,

  • Vicdanına hiçbir şekilde teslim olmamaya kararlı olmak.

  • Çevresindekileri tedirgin etmek, kibirli olmakta inat etmek.

  • Her zaman en kötü ihtimalin gerçek olduğunu düşünmek.

  • Sevilmemek için elinden geleni yapmak ve sonra da ‘niçin sevilmiyorum’ diye şaşırmak, hüzünlenmek.

  • Herşeye olumsuz bakmak ve herşeye karşı çıkmak sonra da mutlu olacak hiçbir şey olmadığını düşünmek.

  • Her gittiği yere sıkıntısını ve vesveselerini de götürmek ve başkalarından sıkılmak.

  • Terslemeyi huy edinmek.

  • Ahlakını çirkinleştirmek için elinden geleni yapmak, sonra buna üzülmek.

    Bunlar şeytanın, telkin ettiği olumsuz bakış açısıyla insanlara kurduğu tuzaklardan yalnızca çok az bir kısmıdır. Şeytanın etkisine girerek muhalif bir bakış açısıyla hareket eden bir kişi, neredeyse kendi kendisinin düşmanı olur. Herşeyin sonsuz merhamet sahibi olan Allah’ın kontrolünde olduğunu unuttuğundan daimi bir korku ve karmaşa içinde yaşar. Bu sıkıntılı ruh hali nedeniyle içine kapanır; yalnızlığı tercih eder.

    Böyle bir durumda en güçlü bedenin bile gerginlikten çöküntüye geçmesi kaçınılmazdır. İnsanların ve olayların Allah’tan bağımsız olduğunu düşündükleri için, hayırları ve güzellikleri göremeyen, tamamıyla olumsuz bir bakış açısına sahip olan bu kişileri, bir noktadan sonra artık hiçbir şey ilgilendirmez. Herşeye karamsar bir gözle bakarlar. Her ne kadar kendilerine itiraf edemeseler de mutluluğa, sevgiye inanmazlar. İçinde bulundukları durumu düşündükçe sıkıntıları daha da artar. Oysa bu ruh halinden kurtulmanın yolu Kuran ahlakını yaşayıp, Allah’a tevekkül etmektir. Çünkü en iyi olaylar bile kendisini Allah’a teslim etmeyen, muhalefet eden ve kendisini mutsuz hisseden bir insanı memnun edemez. Allah Kuran’da bu kimselerin ruh halini“Rabbimiz, mutsuzluğumuz bize karşı üstün geldi…” (Müminun Suresi, 106) ayetiyle haber vermektedir.
  • Hiç yorum yok:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.