Yüce Allah'ın yarattığı canlıların birçoğu, nesillerinin devam ettirmek için mucizevi yöntemler kullanırlar. Aterina balığının üreme yöntemi çok uzun vadeli bir planı gerektirir. Bilim adamlarını hayrete düşüren bu plan, Allah'ın yaratışındaki mükemmelliğin delillerinden biridir.
Dünyadaki tüm canlılar üremelerinden, korunmalarına, beslenme şekillerinden yuvalarına kadar sayısız üstün özelliklerle donatılmışlardır. Bu canlıların yaşantıları incelendiğinde ise, hem fiziksel özelliklerinin hem de davranışlarının birbiriyle ve yaşadıkları ortamla tam bir uyum içerisinde olduğu görülür. Denizlerin altındaki canlılarda da, bu tür üstün özelliklere rastlarız. Bunlardan biri de Aterina balığıdır.
Aterina balıkları diğer balıklardan farklı olarak yumurtalarını karada toprağın içine gömerler, çünkü yumurtaları ancak böyle bir ortamda gelişme imkanı bulabilir. Ancak Aterinalar için karaya kısa süreliğine bile çıkmak ölüm demektir. Bu tehlikeye rağmen bunu yaparlar çünkü eğer yapmazlarsa nesillerini devam ettiremeyeceklerdir.
Üreme mevsimi geldiğinde binlerce Aterina balığı yumurtalarını kumsala bırakmak için kusursuz bir zamanlama ile aynı anda harekete geçerler. Bunun için son derece pratik bir yöntem bulmuşlardır. Karaya çıkmak için dolunayın çekim gücüyle gerçekleşen gel-git olayını beklerler. Gel-git sebebi ile kabaran denizin en yüksek anını kollayan balıklar, kıyıya vuran büyük dalgalarla kendilerini karaya atarlar.
Karaya bu yolla çıkmayı başaran dişi Aterinalar, bir müddet kumun üstünde kalırlar. Her dişi Aterina, suyun dışında kaldığı bu kısacık zaman aralığında, ustaca kıvrılıp bükülerek kuma gömülür ve 5 cm. derinliğe yumurtalarını bırakır. Bunun sebebi yumurtaların, ancak kumda gömülüyken gelişebilmesidir. Yumurtaların, akıntılı bir suyun içinde çatlamadan gelişebilmeleri imkansızdır. Yeni doğacak Aterina yavrularının sapasağlam yumurtadan çıkabilmeleri, 15 gün boyunca sarsıntısız ve güvenlikli bir ortamda gelişebilmelerine bağlıdır. Bu da ancak kıyıda gömülü kalmalarıyla mümkün olur.
Balıkların çoğu yumurtalarını, suyun içindeki bir düzlüğe bırakırken, Aterinalar yumurtalarını karaya açtıkları bir çukura gömmeleri gerektiğini bilirler. Böyle bir aklın bu balığın kendisine ait olmadığı apaçık bir gerçektir. Çünkü bir balığın bunu bilebilmesi için yumurtaların kabuğunu inceleyip hangi şartlar altında kırılacağını ya da sağlam kalacağını hesaplamış olması, sonra da karanın daha güvenli olduğuna karar vermesi gerekir. Aynı zamanda yumurtanın gelişimini tamamlama süresini tahmin etmesi, bunu da gel-git olayının süresine göre ayarlayıp aynı ana denk gelmesini sağlayacak bir plan yapması gerekir. İnsanların bile, özel deneyler yapmadan bilemeyeceği bu doğum yöntemini, Aterina balığına öğreten kuşkusuz ki tüm alemlerin Rabbi olan Allah'tır.
"... Şüphesiz benim Rabbim, dilediğini pek ince düzenleyip tedbir edendir. Gerçekten bilen, hüküm ve hikmet sahibi O'dur." (Yusuf Suresi, 100)
Aterina dışında hiçbir balık kendini bu şekilde karaya atma ihtiyacı hissetmez. Kara, balıkların yaşayamayacağı, uzak durmaları gereken bir yerdir. Ama Aterina, yumurtalarının karada büyümesi gerektiğini bilirmişçesine, karaya çıkma cesaretini gösterir. Binlerce yumurtanın bırakıldığı bu yorucu işlemden sonra, dişi balık son bir güçle kumdan çıkarak denize döner. Tekrar yumurtlamaya hazır duruma gelinceye kadar da bir daha karaya çıkmaz.
Dişi Aterinanın kuma gömdüğü yumurtaların olgunlaşma süresi tam on beş gündür yani yumurtaların çatlaması tam olarak bir sonraki gel-git zamanına denk gelir. Aradan geçen on beş gün içinde yumurtaların karada gömülü kalıp olgunlaşması gerekir. Gerçekten de bu süre içinde, yumurtaların olduğu yere deniz suyu gelmez. Fakat tam on beş gün sonra yani yumurtaların artık çatlayıp denize dökülmesi gerektiği zaman, su yeni bir gel-gitle yükselir ve yumurtaları alarak denizin içine sürükler. Bu sürükleme esnasında, çatlayan yumurtalardan artık denizde yaşama zamanları gelmiş küçük Aterina yavruları çıkar.
Herşey öyle mükemmel bir biçimde hesap edilmiştir ki yumurtaların karaya gömüldüğü zamanı izleyen günlerde kıyıdaki su yükselmez. Bu arada yumurtalar gelişir ve çatlayacak hale gelir. Yumurtaların tam bir sonraki gel git sırasında çatlaması da başka bir mucizedir. Eğer sular on beş günden daha önce yükselip yumurtalara ulaşsaydı, suların çarpmasıyla yumurtalar çatlayacak ve vakitsiz doğan yavrular, yumurtadan çıkar çıkmaz ölecekti. Eğer denizin tekrar yükselmesi ve yumurtalara ulaşması on beş günü geçseydi bu sefer de yumurtalar kendi kendine çatlayacak ve doğan yavrular karada kalıp denize ulaşamadan öleceklerdi.
Bu olayda üzerinde düşünülmesi gereken başka noktalar da vardır. Örneğin balıklar yumurtaları bırakmak üzere gerçekleştirdikleri ilk atlayıştan bir süre önce gel-git kuşağının hemen gerisindeki bölüme yığılır ve toplu olarak denizin kabarmasını beklerler. Yani denizin kabaracağını bilirler. Peki ama nasıl?
Akıl sahibi olmayan balıklara bunu öğreten alemlerin Rabbi Allah'tır. Yüce Allah'ın ilhamıyla balık, yumurtlamak için hem suların en çok kabardığı günü hatta saati bilir, hem de erken davranmaması gerektiğini.
Herşeyi hikmetiyle donatan ve kudretiyle yönlendiren Allah bu balığa da neslinin devamını sağlaması için böyle muazzam bir yöntem göstermiş, ihtiyacı olan tüm nimetleri ona vermiştir. (Harun Yahya, Doğadaki Mühendislik)
Bu mucizelerle dolu üremenin bir diğer hikmetli yanı ise yumurtaların denizdeki tehlikelerden uzakta ve güven içinde gelişmesidir. Allah'ın üstün yaratışının delillerinden bir tanesi olan Aterina balığı, bu davranışı yüzyıllardır hiç şaşırmadan Şubat ayının sonundan Eylül ayına kadar büyük bir disiplin içinde tekrarlar.
Kuşkusuz tüm bunlar, düşünen insanlar için hem Allah'a kayıtsız şartsız bir teslimiyet örneği, hem de bu teslimiyet karşısında Rabbimiz'in her yeri rahmetiyle nasıl sarıp kuşattığını görmekten kaynaklanan bir şükür vesilesidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.