“Allah dedi ki: “İki ilah edinmeyin: O, ancak tek bir İlahtır. Öyleyse Benden, yalnızca Benden korkun.”” ( Nahl Suresi, 51 ) İman etmeyen insanlar (Allah’ı tenzih ederiz) Allah’tan başka ilahlar edindikleri ve kendi isteklerine göre bir yaşam sürerek herşeyin “kör tesadüfler” sonucu oluştuğunu düşündükleri için sürekli birşeylerden korku duyarak tedirginlik içinde yaşarlar. Dünyada olabilecek en mükemmel şartlar altında yaşasalar dahi, bu korku ve endişelerinden kurtulamaz, gerçek huzuru ve mutluluğu bulamazlar. Bu gaflet içindeki kişilerin, hayatlarını (Allah’ı tenzih ederiz) Allah’tan bağımsız görmelerinin bir sonucu olarak yaşadıkları korkulardan bazılarını şöyle sıralayabiliriz: İnsanlardan Korkarlar İman etmeyen insanların diğer insanlara karşı duydukları korku hayatlarının her aşamasında görülür. Kazandığı parayı kendisine işyeri sahibinin vereceğini düşünen bir insan, kendini ona bağımlı hisseder. Hata yaptığı takdirde işten atılacağını düşündüğü için her zaman tedirginlik içinde yaşar. Çevresinde bulunan insanlara da düşman gözüyle bakar. Her an kendisine bir kötülük yapılacağı, arkasından iş çevrileceği, yalan söyleneceği, kendisine zarar verebilecekleri, küçük düşürüleceği şüpheleri ile şeytan inkar edenlerin içini daraltır ve korku içinde yaşamalarını sağlar. Ama iman eden bir insan, Yüce Allah’ı kendine vekil kıldığı için insanlardan asla korkmaz. Herşeyin kaderinde hayırla yaratıldığını, Allah’ın dilemesi dışında hiç kimsenin ne zararı ne yararının dokunamayacağını bildiği için her zaman huzurlu ve mutmaindir ve yalnızca Allah’tan korkar. O yüzden de şeytanın vesveselerinin müminler üzerinde etkisi olmaz. Dolayısıyla mümin, korku, endişe, sıkılma, tedirgin olma gibi hisleri yaşamaz. İtibarlarını Kaybetmekten Korkarlar Makam ve mevkiye çok önem veren inkar edenlerin itibarlarını kaybetme korkusu da vardır. O yüzden kendileri ile ilgili olumsuz bir haberin duyulmasından ve etrafta konuşulmasından çok tedirgin olurlar. Sözde ne kadar ünlü, itibarlı ve zengin olurlarsa olsunlar hayatlarında hiçbir şeyden zevk alamadan yaşarlar. Mutlu olacaklarını sandıkları dünya hayatı, “iman etmedikleri için” kabusa döner. Oysa iman edenler için tek üstünlük takvaya göre olur. Yani kimin Allah korkusu daha fazla ise en çok sevilen odur. Dolayısıyla makamda mevkide gözleri yoktur, sadece Allah’ın rızasını kazanmak için yaşarlar. Allah Kuran’da imanlarından dolayı müminleri mutlu yaşatacağını bildirmiştir. Mallarını Kaybetmekten Korkarlar Ahiretin varlığına inanmayan ve hayatlarının sadece dünyayla sınırlı olduğunu düşünen inkar edenler, Allah’ın rızasını kazanmayı hedeflemedikleri için para ve mal kazanma hırsı içindedirler. Mala çok düşkün oldukları için de her an bunu kaybetme korkusuyla yaşarlar. Dolayısıyla mallarını istedikleri gibi harcayamazlar. Yığdıkça yığarlar. Sonunda biriktirdikleri bu yığınla parayı dünyada bırakır ve ölürler. Hayatları boş bir amaç uğruna hiç mutlu olamadan geçmiş olur. Böylece şeytan da, “Dedi ki: ‘Rabbim, beni kışkırttığın şeye karşılık, andolsun, ben de yeryüzünde onlara, (sana başkaldırmayı ve dünya tutkularını) süsleyip-çekici göstereceğim ve onların tümünü mutlaka kışkırtıp-saptıracağım. Ancak onlardan muhlis olan kulların müstesna.” (Hicr Suresi, 39-40) ayetlerindeki sözünü gerçekleştirmiş olur. Fakat müminler ayette bildirilen “muhlis olan kullardan” oldukları için inşaAllah şeytanın oyununa gelmezler. Dolayısıyla hem dünyada mutlu yaşarlar hem de ahirette Allah’ın dilemesiyle sonsuza kadar nimet içinde ve “sevinç ve mutluluk dolu bir meşguliyet” (Yasin Suresi, 55) içinde olacaklardır. İnsanların Rızasını Kaybetmekten Korkarlar İman etmeyen insanlar, Allah sevgisini bilmedikleri için birbirlerine karşı samimi sevgiden kaynaklanan merhameti de gösteremezler. Sevginin ancak Allah’ın dilemesiyle kalbe verilen bir duygu olduğunun farkında olmadıkları için, yapmacık tavırlarıyla insanların “sahte sevgisini” kazanmaya çalışırlar. Fakat bu hoşa giden bir çaba değil onları sıkıntıya sokan, kalplerine korku salan ve yorucu bir çabadır. Çünkü “sahte sevgisini” kazanmaya çalıştıkları insanlar, Allah korkusu olmayan, dolayısıyla her an bir terslik ve düşmanlık yapıp, yüz çevirebilecek ahlakta kişilerdir. Bunu içten içe bildikleri halde yine de insanların rızasını aramaları ve insanların rızasını kaybetme korkuları, şeytanın hileli düzeninin bir sonucudur. İnsanların rızasını kaybetme korkusu, onların hayatları boyunca samimiyeti hiç yaşayamamalarına neden olur. Böylece iman etmeyen insanlar, şeytana uymalarının cezasını dünyada da çekmektedirler. Geleceğe Yönelik Korkulardan Arınmanın Tek Yolu Allah’a Tevekkül Etmektir İman etmeyen insanların hayatlarındaki korkular ve şüpheler sadece bu sayılanlarla sınırlı değildir. Bu kişiler dünya hayatında adeta kabus gibi bir hayat yaşarlar. Allah’ın kaderde herşeyi hayırla yarattığını düşünmedikleri için sürekli vesveseli bir ruh halleri vardır. Zahiren güzel bir şeyle karşılaştıklarında bile, herşeye olumsuz bir bakış açısıyla baktıklarından, arkasında kötü bir şey olduğunu düşünür ve o anda karşılaştıkları güzelliklerden de zevk alamazlar. Olumsuz düşünmelerini engelleyecek Allah korkusuna sahip olmadıkları için bu ümitsiz ruh halinden de kurtulamazlar. Bu ruh hali onların akıllarının kapanmasına sebep oldukça, şeytanın etkisiyle artan korkularından ötürü daha da sıkıntılı bir ruh halinin içine girerler ve dünyada adeta cehennem hayatı yaşarlar. Bu durumdan kurtulmanın tek yolu ise, Allah’a tevekkül etmektir. Allah’a teslim olan müminlerin Allah’tan başka korktukları hiçbir şey olmaz. Kendilerini sonsuz güç ve akıl sahibi Yüce Rabbimiz’in kontrolüne bırakır, o yüzden de büyük bir güven içinde yaşarlar. Müminler her şeyin Allah Katında belirlenmiş bir kader dahilinde olduğunu; bu belirlenmiş an ve olayları zamanı geldikçe yaşadıklarını bilirler. Dolayısıyla yaşamlarında hiçbir şeyi değiştirmeye güçlerinin yetmediğini, Allah’ın sonsuz aklıyla herşeyi en güzel şekilde yarattığını bilir ve “tevekküllü” bir ruh halinde olurlar. Allah’ın mutlaka onları koruyacağını, müminlerle kendilerini destekleyeceğini, tek başlarına olsalar dahi Allah’ın mutlak yardım eden olduğunu sürekli düşünür ve Allah’tan razı olarak yaşarlar. Allah bir ayetinde sadece müminlerin felaha kavuşacağını şu şekilde bildirmektedir: “Binasının temelini, Allah korkusu ve hoşnutluğu üzerine kuran kimse mi hayırlıdır, yoksa binasının temelini göçecek bir yarın kenarına kurup onunla birlikte kendisi de Cehennem ateşi içine yuvarlanan kimse mi? Allah, zulmeden bir topluluğa hidayet vermez.” (Tevbe Suresi, 109) İnsanın yaşamı boyunca karşılaştığı her olay, kazandığı veya kaybettiği herşey ancak Allah’ın yaratması ile gerçekleşir. Bu gerçeği bilmek ve bunun rahatlığını yaşamak, Allah’a iman etmenin getirdiği sayısız güzellikten sadece biridir. Allah’ın kainattaki tüm varlıklar üzerindeki hakimiyetini ve kendisi için daima en doğru, en güzel ve en hayırlı olanı yaratacağını bilen bir mümin, tevekküllü ve teslimiyetli bir tavır içinde olur. Bundan dolayı her zaman rahat ve huzurludur. İman edenlerin bu teslimiyetleri bir ayette şöyle bildirilmiştir: “De ki: “Allah’ın bizim için yazdıkları dışında, bize kesinlikle hiçbir şey isabet etmez. O bizim Mevlamız’dır. Ve müminler yalnızca Allah’a tevekkül etmelidirler.”” (Tevbe Suresi, 51) |
11 Ağustos 2010 Çarşamba
İman Etmeyenlerin Hayatını Kabusa Çeviren Duygu: Korku
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.