Kutup Ayısı:
Kutup ayısı bu uçsuz bucaksız buz çölünde avlanmak için uzun mesafeleri kat etmek zorundadır. Bu arada güvendiği bir duyusu vardır: Koklama. Kutup ayısının burnu oldukça hassastır. Öyle ki 30 km ötedeki bir fokun kokusunu bile rahatlıkla duyar.
Buzdan bir dünyada, hayatından oldukça memnun yaşayan kutup ayılarının sırrı, onların bu koşullara uygun olarak yaratılmış olmalarıdır. Yüce Allah her canlıyı olduğu gibi, kutup ayısını da ihtiyaçları doğrultusunda en mükemmel tasarımla yaratmıştır.
Kutup Kuşları:
Kutuplardaki zorlu ortamı kendine ev edinenler arasında kuşlar da bulunur. Bunlar “kartavuğu” olarak bilinen “Tarmagin” kuşlarıdır. Yıl boyunca kutuplarda yaşarlar. Mevsimine göre tüylerinin rengi değişen bu kuşların yazın kahverengi olan tüyleri, kışın bembeyazdır. Böylece çevreye göre kamufle olarak düşmanlarından kolayca saklanırlar. Balıkçıl kuşlar da denizin barındırdığı zengin çeşitlilikten faydalanırlar. Çünkü havada uçmaya elverişli vücutları suya dalmalarına da olanak tanır. Suyun altında kanatlarını tıpkı birer yüzgeç gibi kullanabilmektedirler. Balıkçıl kuşların ciğerlerinde tuttukları hava, 3 dakikalık bir derin dalış için yeterlidir. Kanatlarının altında tuttukları hava kabarcıkları sayesinde ise jet hızıyla su yüzeyine çıkarlar. Kutuplarda yaşayan bu kuşların sahip oldukları yetenekler, bize, onların bu ortama uygun olarak yaratılmış olduklarını gösterir. Yüce Allah kutup kuşlarını, yaşadıkları çevreye en uygun özelliklerle yaratmıştır.
Penguenler:
Bir kuş türü olan penguenler, kutuplarda buz üstünde yaşayan en kalabalık topluluktur. Diğer kuşlar gibi havada uçamazlar, ama derin suların en usta yüzücüleridirler. Suyun altında bu denli çevik ve hızlı olabilmelerini benzersiz vücut özelliklerine borçludurlar. Vücutlarını kaplayan kürkleri, derilerinden üretilen özel bir yağ sayesinde su geçirmezdir. Kaygan bir dalgıç kıyafetine sahip penguenler, böylece su altında saatte 25 km’ye varan bir hızla yüzebilirler.
Havada uçan kuşlar hafif olmak zorundadırlar, bu yüzden kemiklerinin içi boş olacak şekilde yaratılmıştır. Oysa penguenler derinlere dalabilmek için ağırlığa ihtiyaç duyarlar. İşte bu nedenle farklı bir yaratılışları vardır: kemiklerinin içi doludur. Böylece rahatlıkla balıkların peşinden derin sulara dalabilirler.
Penguenler bu çok özel tasarımları sayesinde, 600 metre derine dalabilen tek kuş türüdürler. Böyle bir dalış 10-15 dakika sürebilmektedir. Sürenin böylesine uzun olmasının başka bir sebebi daha vardır. Araştırmalara göre bu dondurucu soğuk sulardaki balıkları yedikçe, penguenlerin mideleri soğumakta, böylece metabolizmaları da yavaşlamaktadır. Yavaş çalışan metabolizma sayesinde kasların oksijen ihtiyacı azalır ve penguenin suyun altında kaldığı süre de uzamış olur.
Peki, -50 dereceye varan soğukta, dondurucu rüzgarlara ve tipiye rağmen bu penguenler nasıl donmadan ayakta durabilirler? Bu sorunun cevabı, kürklerindeki tasarımda gizlidir. Kürkleri 3 kattan oluşur. İlk katman birbiri üzerine yapışmış dış tüylerdir. Hemen altında bir duvar gibi izolasyon görevi gören bir hava katmanı yer alır. Üçüncü ve son katman ise kalın bir yağ tabakasıdır. Bu özel tasarlanmış kürk sayesinde penguenler günler, haftalar hatta aylar boyunca keskin soğuğa karşın donmadan yaşayabilmektedirler.
Penguenlerin yalnızca ayakları buzla temas halindedir. Peki aylarca ayakta duran penguenlerin ayakları da mı donmaz? Hayır. Çünkü penguenlerin ayakları da özel bir tasarıma sahipti
r. Donmayan ayakların sırrı, içlerindeki benzersiz damar ağıdır. “Karşıakım ısı değişimi” adı verilen bu dolaşım sisteminde, ayaklardaki kanı geri taşıyan toplardamarlar, atardamarların hemen etrafını bir ağ gibi örmüştür. Atardamar devamlı olarak toplardamarları ısıtır, toplardamarlar da atardamarı soğutur. Böylece damarlardaki ısı, kaybedilmeden hemen geri kazanılır. Bu özel damar ağı sayesinde penguenler vücut ısılarını asla kaybetmezler ve ayakları da üşümez.
Yüce Allah penguenleri böyle bir ortamda rahatlıkla yaşayabilecekleri sistemlere sahip olarak, üstün bir yaratılışla yaratmıştır.
Foklar:
Bütün yılı kutupta geçiren bir başka canlı türü ise foklardır. Yeni doğmuş bir fok yavrusu, yüzmeyi öğreninceye dek su üstünde kalmak zorundadır. Bu sırada postu, kamufle olup saklanabileceği şekilde beyaz renktedir. Büyüyüp geliştikçe kürkü de koyulaşır. Kalın kürkünün hemen altındaki 10 cm kalınlığındaki yağ tabakası ise onu soğuktan korumaya yeterlidir. Yavru fok, beyaz kürkünün rengi ile düşmanlarından, kalın yağ tabakası sayesinde de donmaktan korunmaktadır. Foklar da karadaki diğer canlılar gibi soluk almak zorundadırlar. Yine de uzun ve derin dalış konusunda ustadırlar. Bu özelliklerini, kanlarının biyokimyasal yapısına borçlular. Fizyolojik olarak, bir canlının ciğerlerinde tuttuğu havayı kullanarak derinlere dalması, vurgun yemesine neden olur. Fokun kanındaki alyuvarların yapısı ise bol miktarda oksijen depolamaya uygun bir tasarıma sahiptir. İşte bu nedenle fok, ciğerlerinde hava tutarak dalmaz, ihtiyacı olan oksijeni kanında çözünmüş olarak taşır. Ciğerlerinde hava tutmadığı için derinlere de rahatlıkla inebilmektedir. Araştırmalara göre fokun kanı, oksijen taşıma kapasitesi en yüksek kandır. Böylece foklar, tek bir dalışta, su altında yaklaşık 1 saat kalabilirler. Eğitimli dalgıçlar ise tüpsüz dalışlarda bu derinliklerde en fazla 4 dakika kalabilmektedirler.
Tüm bu bilgiler açık bir gerçeği göstermektedir: Fok, kanındaki bu özelliği kendi başına geliştirmiş olamaz. Su basıncının bedeni üzerindeki zararlı etkilerini değerlendirerek böyle bir çözüm oluşturamaz. Şüphesiz fokun kanındaki benzersiz özellik, her şeyin bilgisine sahip bir Yaratıcı'nın eseridir. Foku, derinlerde rahatlıkla avını arayabilecek bedensel özelliklerle birlikte Yüce Allah yaratmıştır.
6 ay gecenin yaşandığı Kuzey Kutbunda sular da karanlıktır. Peki fok karanlık, derin sularda avını nasıl bulur?
Fok, avını gözlerini kullanmadan, suda bıraktığı izleri takip ederek bulur. Bu izler çıplak gözle görülemeyen, avın hareketiyle suda oluşan hidrodinamik dalgalardır. Fok, avına yalnızca bu izleri takip ederek ulaşır. Bu yetenek sayesinde fokların karanlık ya da bulanık sularda avlanmaları hiç de zor olmaz. Fok, memeli bir hayvandır. Hayatta kalabilmesi için soluk alması şarttır. Bu yüzden buzlarla kaplı suyun altında kendine bir çıkış deliği arar. Bulamadığında ise kendine bir çıkış oluşturmak zorundadır. İşte bu noktada uzun dişleri kendisine yardım eder. Uzun dişleri
Kutup koşullarına uygun olarak yaratılmış diğer bir hayvan ise kutup tilkisidir. Değişen iklim şartlarına ve çevreye göre bu tilkinin kürkü de değişerek en uygun hale gelir. Yazın eriyen buzla ortaya çıkan toprak, tilkinin saklanması ve avına usulca yaklaşması için bir problem oluşturmaz. Çünkü kürkü, artık üzerinde dolaştığı toprakla aynı renkte, kahverengidir. Kışın kar ve buz her yeri kapladığında ise tilki yine bir sorun yaşamaz. Kürkünün rengi değişir ve bembeyaz olur. Bu beyaz dünyada onu çevreden ayırt etmek yine imkansız gibidir. Kısacası her iki durumda da tilki ortama en uygun kamuflaj giysisi içinde, kendini diğer hayvanlara sezdirmeden dolaşmaya devam eder. Elbette tilki diğer canlıların onu nasıl gördüğünü bilemez. Bilse bile kendi kürkünün rengine asla karar veremez. Açıktır ki, onu her şeyi bilen Yüce Allah bu özelliklerle birlikte yaratmıştır. Allah tilkiyi de her koşulda yaşayabilecek, besinini kolayca elde edebilecek özelliklerle donatmıştır.
Sizin yaratılışınızda ve türetip-yaydığı canlılarda kesin bilgiyle inanan bir kavim için ayetler vardır.(Casiye Suresi, 4)
Yüce Allah penguenleri böyle bir ortamda rahatlıkla yaşayabilecekleri sistemlere sahip olarak, üstün bir yaratılışla yaratmıştır.
Foklar:
Bütün yılı kutupta geçiren bir başka canlı türü ise foklardır. Yeni doğmuş bir fok yavrusu, yüzmeyi öğreninceye dek su üstünde kalmak zorundadır. Bu sırada postu, kamufle olup saklanabileceği şekilde beyaz renktedir. Büyüyüp geliştikçe kürkü de koyulaşır. Kalın kürkünün hemen altındaki 10 cm kalınlığındaki yağ tabakası ise onu soğuktan korumaya yeterlidir. Yavru fok, beyaz kürkünün rengi ile düşmanlarından, kalın yağ tabakası sayesinde de donmaktan korunmaktadır. Foklar da karadaki diğer canlılar gibi soluk almak zorundadırlar. Yine de uzun ve derin dalış konusunda ustadırlar. Bu özelliklerini, kanlarının biyokimyasal yapısına borçlular. Fizyolojik olarak, bir canlının ciğerlerinde tuttuğu havayı kullanarak derinlere dalması, vurgun yemesine neden olur. Fokun kanındaki alyuvarların yapısı ise bol miktarda oksijen depolamaya uygun bir tasarıma sahiptir. İşte bu nedenle fok, ciğerlerinde hava tutarak dalmaz, ihtiyacı olan oksijeni kanında çözünmüş olarak taşır. Ciğerlerinde hava tutmadığı için derinlere de rahatlıkla inebilmektedir. Araştırmalara göre fokun kanı, oksijen taşıma kapasitesi en yüksek kandır. Böylece foklar, tek bir dalışta, su altında yaklaşık 1 saat kalabilirler. Eğitimli dalgıçlar ise tüpsüz dalışlarda bu derinliklerde en fazla 4 dakika kalabilmektedirler.
Tüm bu bilgiler açık bir gerçeği göstermektedir: Fok, kanındaki bu özelliği kendi başına geliştirmiş olamaz. Su basıncının bedeni üzerindeki zararlı etkilerini değerlendirerek böyle bir çözüm oluşturamaz. Şüphesiz fokun kanındaki benzersiz özellik, her şeyin bilgisine sahip bir Yaratıcı'nın eseridir. Foku, derinlerde rahatlıkla avını arayabilecek bedensel özelliklerle birlikte Yüce Allah yaratmıştır.
6 ay gecenin yaşandığı Kuzey Kutbunda sular da karanlıktır. Peki fok karanlık, derin sularda avını nasıl bulur?
Fok, avını gözlerini kullanmadan, suda bıraktığı izleri takip ederek bulur. Bu izler çıplak gözle görülemeyen, avın hareketiyle suda oluşan hidrodinamik dalgalardır. Fok, avına yalnızca bu izleri takip ederek ulaşır. Bu yetenek sayesinde fokların karanlık ya da bulanık sularda avlanmaları hiç de zor olmaz. Fok, memeli bir hayvandır. Hayatta kalabilmesi için soluk alması şarttır. Bu yüzden buzlarla kaplı suyun altında kendine bir çıkış deliği arar. Bulamadığında ise kendine bir çıkış oluşturmak zorundadır. İşte bu noktada uzun dişleri kendisine yardım eder. Uzun dişleri
yle buzu rahatça kemirir, kırar ve böylece havaya kavuşur.
Foklar buzlarla kaplı bir ortamda yaşamak üzere tasarlanmış ve yaratılmışlardır. Sahip oldukları özellikler sayesinde avlarına rahatlıkla ulaşır, tehlikelerden korunur ve yaşarlar.
İncelediğimiz tüm canlılar kutuplarda doğar, yaşar ve ölürler. Onlar yaşamlarından memnundurlar. Çünkü bu canlılar özel olarak soğuk koşullarda yaşamak üzere tasarlanmış olan varlıklardır. Bu canlıların her biri, bize onları yaratan Yüce Allah’ın sonsuz bilgisini, yeryüzündeki gücünü ve hakimiyetini göstermektedir.
Kutup Tilkisi:
Foklar buzlarla kaplı bir ortamda yaşamak üzere tasarlanmış ve yaratılmışlardır. Sahip oldukları özellikler sayesinde avlarına rahatlıkla ulaşır, tehlikelerden korunur ve yaşarlar.
İncelediğimiz tüm canlılar kutuplarda doğar, yaşar ve ölürler. Onlar yaşamlarından memnundurlar. Çünkü bu canlılar özel olarak soğuk koşullarda yaşamak üzere tasarlanmış olan varlıklardır. Bu canlıların her biri, bize onları yaratan Yüce Allah’ın sonsuz bilgisini, yeryüzündeki gücünü ve hakimiyetini göstermektedir.
Kutup Tilkisi:
Kutup koşullarına uygun olarak yaratılmış diğer bir hayvan ise kutup tilkisidir. Değişen iklim şartlarına ve çevreye göre bu tilkinin kürkü de değişerek en uygun hale gelir. Yazın eriyen buzla ortaya çıkan toprak, tilkinin saklanması ve avına usulca yaklaşması için bir problem oluşturmaz. Çünkü kürkü, artık üzerinde dolaştığı toprakla aynı renkte, kahverengidir. Kışın kar ve buz her yeri kapladığında ise tilki yine bir sorun yaşamaz. Kürkünün rengi değişir ve bembeyaz olur. Bu beyaz dünyada onu çevreden ayırt etmek yine imkansız gibidir. Kısacası her iki durumda da tilki ortama en uygun kamuflaj giysisi içinde, kendini diğer hayvanlara sezdirmeden dolaşmaya devam eder. Elbette tilki diğer canlıların onu nasıl gördüğünü bilemez. Bilse bile kendi kürkünün rengine asla karar veremez. Açıktır ki, onu her şeyi bilen Yüce Allah bu özelliklerle birlikte yaratmıştır. Allah tilkiyi de her koşulda yaşayabilecek, besinini kolayca elde edebilecek özelliklerle donatmıştır.
Sizin yaratılışınızda ve türetip-yaydığı canlılarda kesin bilgiyle inanan bir kavim için ayetler vardır.(Casiye Suresi, 4)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.