Allah’ın ilhamı yani vicdan inananlar için bir nimettir, doğruya yönelten, yanlışı ayırt etmeyi sağlayan bir güzelliktir.
Vicdan, Allah’ın ilhamı olduğu için tüm insanlarda ortaktır. Allah, her
insana vicdanı aracılığı ile Kendisi’nin hoşnut olacağı en doğru ve en
güzel tavırları bildirmektedir. Ne var ki bazı insanlar, zayıflık
göstererek nefislerine yenilir ve şeytanın yoluna uyarlar. Bu insanların
şaşırtıcı bazı ortak özellikleri vardır. Örneğin legal olan hiçbir
uygulamadan hoşlanmazlar.
Helal
kazanç yerine gayri meşru kazanç elde eder, yiyeceği, içeceği helal
yoldan değil de hırsızlıkla elde eder, yeşil ışıkta değil de kırmızı
ışıkta geçerler. Kanunlara aykırı hareket etmek vicdanlarının sesini
dinlemeyen bu gibi insanlara anlaşılması güç bir zevk verir. Hâlbuki
Allah, legal, yani vicdana uygun yaşayanları sever.
Vicdanın sesine zıt şekilde yani illegal yaşayan insanların yüzünde,
temiz, dürüst yaşamamanın kirli izi olur, kötü ahlakları ifadelerine
nursuzluk olarak yansır. Böyle insanların mutlaka aklı, basireti,
feraseti kapanır, tavırları dengesiz olur, hiçbir zaman mutluluğu
bulamazlar.
Bir insan vicdanlı, dürüst ve samimi ise dengeli olur. Vicdanına uyarak
hareket eden insan yanlıştan nasıl sakınacağını bilerek doğru da
hareket etmiş olur. Ancak vicdanın emrettikleri kimi zaman insanın
çıkarıyla çatışabilir. Bu çatışmayı derin iman sahibi olan kişi
vicdanına başvurarak, hiç tereddütsüz sonlandırır. Ancak nefislerine
uyanlar mazeretler öne sürerek, doğruyu, güzel olan yolu bildikleri
halde vicdana uygun olanı yapmaktan kaçınırlar.
Bunun örneklerini sıklıkla görmek mümkündür. Örneğin vicdanını
kullanmayan bir insan, bir kaza gördüğünde, yaralılara yardım ederse,
kendisinin sorumlu tutulabileceği ve bunun sonucunda tutuklanma ihtimali
olduğunu düşünerek vazgeçebilir. Yüksek vicdan sahibi olan kişi ise, o
insanın canını kurtarmak için her türlü zorluğu göze alır, asla
mazeretler öne sürmez. Bir insanın canını kurtarma imkânı varken, bundan
vazgeçerse katil hükmünde olacağını vicdanen bilir.
Hayır; insan, kendi nefsine karşı bir basirettir. Kendi mazeretlerini ortaya atsa bile. (Kıyamet Suresi, 14-15)
Her insan şuur sahibi olduğu andan itibaren Allah’ın kalbine
vahyettiklerinden, bu nimeti güzel değerlendirmekten sorumludur.
Etrafındaki olayları idrak etmeye başlayan, muhakeme yeteneği kazanan
insan, nefsi ile vicdanını ayırt edebilecek yeteneğe ve vicdanına
uyabilecek iradeye sahip olmuş demektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.