Hücre zarının moleküler yapısı, hücre biyolojisi ve biyokimya açısından
günümüzün en önemli araştırma alanlarından bir tanesidir. Bunun nedeni
hücre zarının oldukça önemli biyolojik özelliklere, belirli ve iyi
organize edilmiş bir yapıya sahip, son derece kompleks bir organel
olmasıdır. Hücrenin zarı, hücrenin korunması ve beslenmesi için oldukça
önemli özelliklerle donatılmıştır ve gerçekleştirdiği tüm işlemler büyük
bir akıl gösterisidir. Keşfedilmiş pek çok önemli özelliğine rağmen,
hücre zarının işlevlerinin tümü halen tam olarak bilinmemektedir.
Hücre Zarının Mükemmel Yapısı
Hücre
zarı, temelde yağ ve protein moleküllerinden oluşmaktadır. Ama aslında
üzerinde çok daha farklı özelliklere sahip yapılar da bulunur. Hücre
zarının mucizevi yönü de söz konusu yapılardan kaynaklanmaktadır. Zarın
üzerinde bulunan bu yapılar, iyon ve molekül pompalarıdır. Bu pompalar
hücrenin dışındaki birçok maddeyi hücrenin içine almakla sorumludur.
Hücre zarının “seçici geçirgen” yapısı, bu pompaların bir
sonucudur. Hücre zarı, sahip olduğu bu pompalarla glikoz gibi besin
maddelerini içine alırken, hücre için zararlı olabilecek malzemelerin
veya fazlalıkların da hücreden dışarı çıkmasını sağlar. Aynı zamanda bu
yapılar sayesinde dışarıdaki zararlı maddelerin de hücre içine girmesi
engellenmiş olur.
Bu arada bu mükemmel yapı, hücrenin ihtiyaçlarını da
tespit eder ve hücrenin gereksiniminden fazla besinin içeriye girmesine
izin vermez. Kısacası bu mucize zar, diğer moleküllerle işbirliği içine
girerek akıl gösterir, değerlendirmeler yapar, karar verir ve
kendisinden beklenmeyen bir iş gerçekleştirir. Hücre zarının bu
özelliğinin ne kadar gerekli ve önemli olduğunu daha iyi anlamak için şu
örneği verebiliriz. Yılan zehirinin bir insanı öldürmesinin sebebi,
zehirin hücre zarını parçalaması ve bu nedenle hücrenin içine her türlü
zararlı maddenin girebilmesidir.
Seçici ve Akılcı Hücre Kapıları
Zarın üzerindeki molekül pompaları ve geçişe izin veren kapılar,
içeriye girecek malzemeleri ayırt ederken oldukça seçici ve
akılcıdırlar. Hücrenin içine çok çeşitli maddeler girer. Maddeler farklı
olunca, bunların elbette boyutları da birbirlerinden farklı olmaktadır.
Hücre içine giren maddeleri, son derece küçük boyutları ile elektron ve
fotonlar, protonlar, iyonlar, su gibi küçük moleküller, amino asit ve
şeker gibi orta boy moleküller, protein ve DNA gibi oldukça büyük
boyuttaki moleküller oluşturmaktadır. Hücre zarı, üzerindeki pompalar
sayesinde hücre için gerekli olan bir molekülü, “ne kadar büyük olursa
olsun”, büyük bir gayret göstererek hücre içine alır. Kimi zaman hücre
içine alınacak olan molekül bu kapılardan geçemeyecek kadar büyük olur.
İşte bu durumda zar, etraftaki enzimleri yardıma çağırır. Hücreye
girmesi gereken bir molekül, enzimler yardımı ile zarın üzerindeki kapı
genişletilerek hücre içine alınır.
Bu
geçiş tamamlandıktan sonra enzimler tekrar harekete geçer ve söz konusu
kapıyı eski haline döndürürler. Bu işlem sırasında ne kapıya, ne hücre
zarına, ne de hücreye hiçbir zarar gelmez. Moleküller adeta bir
habercileri veya bir iletişim sistemleri varmış gibi bir arada hareket
eder, iş bölümü yaparlar. Hücre zarı üzerinde bu özelliklere sahip
moleküller bulunmasa ne olur? Bu moleküllerin eksikliği kuşkusuz canlı
hayatının sonu demektir.
Çünkü bu moleküller olmadan hücre, içine besin
alamayacağı için beslenemez, içindeki atıkları dışarı çıkaramayacağı
veya dışarıdan zararlı maddeleri içine alacağı için sürekli olarak zarar
görür. Peki acaba hücre içinde bulunan yüzlerce molekülden herhangi
biri, söz konusu moleküllerin görevini üstlenemez mi? Bu da mümkün
değildir. Hücre içinde ve dışında her molekül kendi görevini yerine
getirmekle sorumludur. Hücre zarı üzerindeki moleküllerin olmaması
durumunda onların görevini gerçekleştirebilecek bir başka molekül
olmayacaktır. Onlar, hücreleri, dolayısıyla insan yaşamını korumak için
özel olarak yaratılmış, varlığından haberimizin bile olmadığı sayısız sebepten sadece biridir.
Hücre zarı hücrenin çevresini sınırlayan bir örtüdür. Ama görevi sadece
hücreyi sarıp kuşatmak değildir. Bu zar, hem komşu hücrelerle iletişimi
ve bağlantıyı sağlar, hem de en önemlisi, hücreye giriş çıkışı çok sıkı
bir şekilde denetler. O kadar incedir ki sıradan mikroskopla değil
ancak elektron mikroskobuyla ayırt edilebilir. Yapısının çift taraflı
yağ tabakası ve tabaka üzerinde yer yer bulunan proteinlerden oluştuğu
tespit edilmiştir. Sadece canlı özelliği göstermekle kalmayıp bu zar, sahip olduğu üstün
karar verme yeteneği, hafızası ve gösterdiği akıl yüzünden hücrenin
beyni olarak kabul edilir.
Hücre Zarı Çok Önemli Özelliklere Sahiptir
Hücre
zarı başka önemli özelliklere de sahiptir. Zarın yüzeyinde elektrik
yüklü alanlar bulunur. Bu alanlar sayesinde zarın iki yüzü arasında bir
elektrik potansiyeli meydana gelir ve elektrik akımı başlar. Bu özellik,
vücuttaki sinir hücrelerinin faaliyetleri için son derece önemlidir.
“Bilgilerin” hücreden sinirler boyunca beyne iletilmesi, hücre zarında
bulunan bu elektrik kaynağı sayesinde gerçekleşmektedir. Bilindiği gibi
vücut içinde herhangi bir yerden gelen sinyaller, çeşitli elektrik
akımları sayesinde beyne iletilirler. Eğer moleküllerin başlattığı bu
elektriklenme olmazsa, vücut içinde haberleşme diye bir şey söz konusu
olmayacak, bir başka deyişle dokunduğunuz bir şeyi
hissedemeyeceksinizdir.
Çünkü dokunduğunuz bir şeyi hissetmenizin nedeni
dokunduğunuz yerden, örneğin elinizden beyninize iletilen elektrik
sinyalleridir. Eğer beyne bu sinyaller gitmezse, beyin hiçbir şey
algılamayacaktır. Beynin algılayamadığı bir şeyi hissetmeniz ise mümkün
değildir.
Hücre
zarının üzerindeki moleküller aynı zamanda zarda meydana gelebilecek
herhangi bir hasarı da tamir edebilecek yeteneğe sahiptirler. Hücre
zarında herhangi bir yırtılma veya delinme söz konusu olduğunda zar
üzerinde bulunan ve bu hasarı hemen tespit edebilen moleküller harekete
geçer ve çok kısa bir süre içinde bu aksaklığı giderirler. Bu moleküller
zarın her yanını her an denetlerler. Onlar da diğer moleküller gibi
yerine getirmeleri gereken görevi tam olarak bilir ve hücre içinde bir
başka işe karışmazlar. Bu moleküllerin olmaması durumunda da hücrede
meydana gelen aksaklıkların ortadan kaldırılması mümkün olmayacak ve
hücre bozulması da ölümle bile sonuçlanabilecek çeşitli hastalıklara
sebep olacaktır. Böyle bir mekanizmanın tesadüfen oluşması olanaksızdır.
Bu sistemin tesadüfen oluştuğunu iddia etmek, evrimcilerin ne kadar
büyük bir mantık çöküntüsü içinde bulunduklarını bir kez daha
göstermektedir.
Hücre zarının gösterdiği bu olağanüstü akıl ve şuur, tabii ki yağ
parçacıkları ve proteinlere ait değildir. Bu üstün akıl ve şuur Yüce
Allah’a aittir. Bu işlemler, Rabbimiz’in ilhamıyla her an, her hücrenin
zarında kusursuz olarak gerçekleşmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.