Hayatın
anlamı iman ve sevgidir. Allah, sevmeyi ve sevilmeyi sever. Allah
evreni sevgi üzerine kurmuştur. Her şeyde bu gerçeği görürüz. Yeryüzünün
bu kadar sanatlı olması, renklerin çeşitliliği, doğanın estetiği,
hayvanların güzelliği tamamen Allah’ın kullarına ikramından,
sevgisindendir. Minicik bir çiçeğin üzerindeki harika sanat, renk
geçişleri, hep Allah’ın sevgisi, kullarına ikramıdır. Allah’ın bizler
için yarattığı meyvelerdeki sebzelerdeki kokunun, estetiğin,
çekirdeklerine, paketlenme detaylarına kadar her inceliğin sebebi yine
sevgidir. Yeryüzündeki su Allah’ın sevgisinden, Allah’ın ikramındandır.
Evrendeki
düzen sevgidendir. Her biri kendi yörüngesinde ilerleyen gezegenlerden
oluşan evrenin matematiksel düzeni, bu büyüklüğün dengesini
etkileyebilecek çok ince milimetrik dengelere dayalıdır. Bunun sebebi de
hep sevgidir.
Sevgi
olmadan din yaşanmaz. Sevgi farzdır. Bu anlayışı kalbine yerleştirmemiş
insanda derin bir boşluk var demektir. Bir Müslümanın Allah için
yaptığı her şey sevgi temellidir. Allah korkusunun sebebi de yine sevgi
temellidir. İnsanın en Yüce Aşkının hoşnut olmayacağı bir şeyi yapmaktan
çekinmesine denir Allah korkusu. Nasıl ki insan sevdiği bir kişinin
beğenmeyeceği, hoşuna gitmeyeceği en ufak bir şeyi yapmak istemez.
Hoşnut olmaması ihtimaline karşı dahi önlem alır, yapmaz. İşte bu
nedenle Allah korkusunun temelinde Allah aşkı yatar.
Din
kalpte yaşanır. Aşkla yaşanır, şevkle yaşanır, içtenlikle, candanlıkla,
sevinçle, can-ı gönülden yaşanır. Zorla olmaz. Bu nedenle en önemli
konudur imanda sevgi.
Bir
insan düşünün her gün namaz kılıyor, oruç tutuyor, elinde tesbihi
tesbih çekiyor, başında takkesi, tüm Kuran’ı ezbere biliyor. Ama
insanlara karşı tavrında soğuk, gaddar ve katı. Affedici değil. En ufak
bir tavrın cezalandırılması gerektiği mantığında. Herhangi bir eksikliği
telafi ile düzeltme görüşünde değil. Hiç kimseyi beğenmiyor, herkesi
eleştiriyor. Ama şekli konularda çok titiz. Kuran’ı ezbere biliyor,
fakat tatbik etmiyor. İşte böyle bir model Kuran ruhundan uzak bir
modeldir. Çünkü İslam sevgidir, anlayıştır, merhamettir,
uzlaştırıcılıktır, birleştiriciliktir.
Kuran’a
göre Müslümanların birbirini sevmesi farzdır. Allah ayetlerde
affediciliğinden, esirgeyiciliğinden, bağışlayıcılığından bahseder.
Rabbimiz Nur Suresi’nin 22’inci ayetinde şöyle buyurur: “…. Allah'ın sizi bağışlamasını sevmez misiniz? Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.”
Herkes
kendisini Allah’ın bağışlamasını, affetmesini mutlaka ister ve
umudeder. İşte Rabbimiz’in ayette vurguladığı şekilde bizlerin de
sevecen, tamamlayıcı, affedici bir bakış açısı ve ahlak yapısı üzerinde
olmamız şarttır.
Halihazırda
Müslüman alemi birbirinden kopmuş, ayrılmış durumda. Bunun sebebi
Kuran’da Allah’ın öğütlediği şefkatin, sevginin, affediciliğin, korumacı
ruhun Müslümanların arasında gereği gibi yaşanmaması. Müslüman
cemaatlerin bir diğer cemaate şefkatli bir bakış açısı içerisinde
olmaması. Mezheplerin birbirlerine kardeşçe yaklaşmaması. Aynı dine
mensup, aynı Allah’a inanan, aynı peygamberi seven insanlar,
detaylardaki farklılıklardan dolayı birbirlerinden kopmuş durumdalar.
Bunun deccalin bir fitnesi olduğu, şeytani bir tuzak olduğu çok belli.
Şeytan dinin özünde var olan sevgiyi, merhameti Müslümanların birbirine
göstermesine engel oluyor. İşte bu fitneyi dağıtmanın yolu da
birbirimizi sevmemiz, birleşmemiş, ittifak etmemiz. Kuran’daki
yardımlaşma, fedakarlık ruhunu uygulamaya geçirmemiz.
Yanı
başında öldürülen Müslüman kardeşleri için hiç bir şey yapmayan
umursuzca o gün yiyeceği yemeği düşünen bir insanın durumunu düşünün.
Müslümanın öncelikli görevi, hayati olan nedir? Müslümanlar
öldürülürken, İslam alemi acı içerisinde, perişan bir halde kurtuluşu
beklerken, zavallı kadınlar, çocuklar, insanlar varken aciliyet sırası
nedir? Öncelikli olan öldürülen birileri varsa bunların kurtarılması, o
şerrin ortadan kaldırılması değil midir? Fikren bu fitnenin etkisiz hale
getirilmesi için ilmi çaba göstermek değil midir? Bunun için
birbirimizden yardım isteyip, birlikten kuvvet doğar mantığı ile bu
konuya yoğunlaşıp, çaba sarfetmemiz değil midir? Müslümanların arasını
uzlaştırıp, hepimizin aynı Allah’a, aynı peygambere, aynı dine mensup
olduğumuzu hatırlatıp, kardeşler olarak zorda kalanları bulundukları
durumdan çekip kurtarmak için hemen harekete geçmek, birleşmek, ittifak
etmek değil midir? Rabbimiz Saf Suresi’nin 4’üncü ayetinde, “Şüphesiz Allah, kendi yolunda, sanki birbirlerine kenetlenmiş bir bina gibi saf bağlayarak mücadele edenleri sever.” diyerek istediği, sevdiği, olması gereken modeli, farz olanı bizlere açıkça bildirmiştir.
Bizler
birbirimizin velisiyiz. Müslümanlar veli ahlaklı insanlardır. Allah’ın
dostları, Allah’ın yardımcıları, yeryüzüne barış ve adalet dağıtacak
üstün ahlak sahibi kişilerdir. O halde farz olan Müslümanların
birbirlerini sevmeleri, birbirlerini kucaklayıp, ittifak kurmalarıdır.
Şeytanın nifakını, fitnesini, derhal, en acil şekilde bozup Müslüman
aleminin içinde hemen fedakarlık ruhunun tezahür edip, birbirlerini
mezhep ayrımı, cemaat ayrımı gözetmeksizin kucaklamalarıdır.
Rabbimiz, Ali İmran Suresi’nin 103’üncü ayetinde, “Allah'ın ipine hepiniz sımsıkı sarılın. Dağılıp ayrılmayın…”
diye Müslümanlara emir vermiştir. Dağılıp ayrılmamak, bilakis sımsıkı
birbirimize sarılıp, yardımlaşıp, destek vererek fitneyi fikren dağıtmak
üzerimizde farzdır.
Dünyada
her gün Müslümanlar şehit ediliyor. Zavallı kadınlar, küçük bebekler,
çocuklar, yaşlılar bir hiç uğruna, sırf Müslümanların birleşmemesi
sebebiyle, İslam ahlakının şefkatli güçlü ruhunun tesis edilmemesi
sebebiyle, ittifak olmaması sebebiyle öldürülüyorlar.
Rabbimiz, Nisa Suresi’nin 75’inci ayetinde “Size
ne oluyor ki, Allah yolunda ve: "Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu
ülkeden çıkar, bize katından bir veli (koruyucu sahib) gönder, bize
katından bir yardım eden yolla" diyen erkekler, kadınlar ve çocuklardan
zayıf bırakılmışlar adına mücadele etmiyorsunuz?”
diye yalvaran
insanların durumlarını bildirerek Müslümanları vicdanlarını kullanmaya
çağırıyor. Müslümanların bu mücadelesinin fikren olması gerektiği, bu
zülme sebep olan ideolojileri ilmen etkisizleştirmek olduğu, böylece
fitnenin temelden durdurulacağı açıktır.
Kaderi
Allah yazmıştır. Ve kurtuluşun anahtarını da bizlere haber vermiştir.
Tek yapacağımız şey o anahtarı kilidine oturtmaktır. Bu da sevginin,
merhametin kardeşlerimiz arasında, Müslümanların arasında tesisidir.
Allah’ın farz kıldığı sevgi ile tüm Müslümanların ayrılıkları bir kenara
bırakıp ittifak etmesidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.