Bu
balıklar üzerinde yapılan araştırmalar, onların yön bulmada
mercanlardan faydalandıklarını göstermiştir. Bilim adamları özellikle
çıkıntılı bir mercan kayalığını balıkların düzenli göç yolları üzerinden
alıp, yerini değiştirdiklerinde, balıkların da seyahat yollarını
mercanın yeni yerine göre değiştirdiklerini de tespit etmişlerdir. Kıyı
boyunca göç eden diğer balık türleri de yönlerini belirlemede muhtemelen
aynı yöntemden faydalanmaktadırlar. Kıyıya paralel olarak yüzen bu
balıklar, kıyının arazi şekli ile birebir uyumlu bir göç rotası
izlemektedirler.
Karada
ve havada göç eden bazı canlılar gibi, balıklar da göç yolları için
Güneş’ten faydalanarak yönlerini bulurlar. Birçok balık geceleri
barındıkları yerlerden sahildeki besin yerlerine doğru yüzerken bu
yöntemi kullanır. Bu esnada Güneş’ten faydalandıklarına dair en önemli
bulgu, sahilden uzağa götürülüp bırakılan papağan balıklarının güneşli
günlerde direkt olarak sahile doğru yüzerken bulutlu günlerde amaçsız
olarak yüzmeleridir. Bunlar bilim adamlarının tespit edebildikleri
örneklerdir. Ancak geceleri ve bulutlu günlerde göç eden ton
balıklarının yönünü nasıl bulduğu araştırmacılar için halen hayranlık
duydukları bir sırdır. İnsanlardan çok daha üstün bir yetenekle bu
balıklar yollarını şaşırmadan, gitmeleri gereken yere ulaşırlar. Suyun
altındaki bir balığın -kuşbakışı bir görüntüye sahipmişçesine- bir hedef
doğrultusunda rota izlemesi, üzerinde düşünülmesi gereken iman
hakikatlerindendir. Allah, bu canlıları yaşamları boyunca ihtiyaç
duyacakları sistemlerle yaratmıştır ve onlara tüm davranışlarını ve yön
bulmadaki kabiliyetlerini ilham etmektedir. Bu ilham vesilesiyle
balıklar uçsuz bucaksız okyanuslar içinde yönlerini bulabilmektedirler.
Balıkların
kendi yönlerini bulurken kullandıkları bir diğer teknik de -kuşlarda
olduğu gibi- dünyanın manyetik ve bazı elektriksel alanlarındaki
değişiklikleri fark edebiliyor olmalarıdır. Köpek balıkları üzerinde
yapılan bazı araştırmalar onların dünyanın manyetik alanındaki
değişiklikleri fark edebildiklerini göstermiştir. Elektriksel alanlarla
ilgili araştırmalar da yine köpek balıkları üzerinde yapılmıştır.
Kafalarında ve burunlarında elektrik alanlarına hassas olan çukurların
var olduğu bulunmuş, yön bulma kabiliyetleri bu bedensel özellikleriyle
açıklanmaya çalışılmıştır.
Okyanustaki
akıntılar dünyanın manyetik alanının etkisiyle güçlü elektrik alanları
oluştururlar. İşte bu elektrik alanlarından oluşan akıntılar, bir köpek
balığı için okyanusta belirgin otoyollar gibidir. Fakat her ne kadar tüm
bunlar yeterli bir açıklama gibi geliyorsa da, okyanus balıklarının
yönlerini bulması bunların hiçbiri ile tam olarak açıklanamaz. Örneğin
ton balıkları, köpek balıkları gibi elektriğe hassas çukur organlara
sahip değillerdir. Öyleyse bu canlılar ulaşacakları yerleri bulmak için
hangi mekanizmaları kullanırlar?
Araştırmacılar
bu konuya hiçbir açıklama getiremezler. Ancak unutulmamalıdır ki
ileride bir gün bu konuyla ilgili de bir mekanizma bulunsa yine de
balıkların göçündeki olağanüstü durum sürecektir. Çünkü bir balığın
böylesine kusursuz bir yeteneğe kendi kararıyla veya tesadüflerin
etkisiyle sahip olması mümkün değildir. Akıl ve şuur sahibi bir varlık
olarak insan kendisi için böyle bir organ geliştirmek istese yapamaz.
Oysa balıklar milyonlarca yıldır bu özelliklere sahiptirler. Allah’ın
varlığı ve yaratılış gerçeği dışında hiçbir düşünce, evrendeki
canlıların düzenini ve yaşamları boyunca gösterdikleri muazzam aklı
açıklayamaz. Allah, evrendeki herşeyi yaratan ve hepsine bir düzen
içinde şekil verendir. Onlara yaşamları boyunca gösterdikleri üstün aklı
da kesintisiz olarak Allah ilham etmektedir:
“Dikkatli olun; göklerde ve yerde olanların hepsi Allah’ındır. O, üzerinde bulunduğunuz şeyi elbette bilir... (Nur Suresi, 64)
Sahip
oldukları tüm kompleks sistemler, canlıları herşeyi bilen Allah’ın
yarattığının bir delilidir. Allah onları tek başlarına yaşayabilecek
derecede mükemmel özelliklerle donatarak yaratmıştır. Bu konuda düşünen
insanlar, Allah’ın gücünün sonsuzluğuna bir kere daha şahit olur ve
Rabbimiz’e karşı sorumlu olduklarının bilinciyle hareket ederler. Allah
Kuran’da bunun aksine hareket edenlerin barınma yerlerinin ateş olduğunu
bildirmektedir:
“Gerçekten,
gece ile gündüzün art arda gelişinde ve Allah’ın göklerde ve yerde
yarattığı şeylerde korkup-sakınan bir topluluk için elbette ayetler
vardır. Bizimle karşılaşmayı ummayanlar, dünya hayatına razı olanlar ve
bununla tatmin olanlar ve Bizim ayetlerimizden habersiz olanlar; İşte
bunların, kazandıkları dolayısıyla barınma yerleri ateştir.” (Yunus Suresi, 6-8)
Okyanuslarda
yaşayan birbirinden farklı balık türleri çeşitli uzunluklarda
yolculuklar yaparlar. Küçük kaya balıklarından tonlarca ağırlığındaki
balinalara ya da dev tuna balıklarına kadar tüm seyahat eden balıkların
ayrı bir göç şekli vardır. Kimi, hareket eden bir besin kaynağına, kimi
uygun üreme alanlarına ulaşmak için, kimi de zor çevre koşulları meydana
geldiğinde uygun yaşam alanları bulmak için göç ederler.
Okyanus
balıklarının göçleri çok çeşitlidir. Okyanuslarda sürekli, birkaç
metreden yüzlerce metreye kadar saatler ya da günler süren farklı göçler
gerçekleşir. Bu birbirinden farklı seyahatlerin tek ortak yanları
amaçlarıdır. Birçok balık beslenmek için düzenli olarak göç eder.
Kıyı
balıkları beslenmek amacıyla yapacakları bu göçte gelgitten
faydalanırlar. Gelgit sayesinde önce kıyıya daha sonra geriye yerlerine
ulaşırlar. Böylece her gün birkaç saatleri yemek yemekle geçer. Bazı
balıklarsa gündüz-gece değişimini kullanarak beslenirler. Karayip mercan
kayalıklarında, yakalanınca çıkardığı sesten dolayı homurtu balığı
olarak bilinen bir tür renkli sürü balığı yaşar. Bu balıklar gündüzleri
yem olmamak için kayalıkların kuytu yarıklarında bulunurlar, akşam
olunca da sürüler halinde daha açıklara kendileri için besinin bol
olduğu yerlere giderler. Deniz otlarının bol olduğu alanlara dağılır ve
buradaki omurgasızları yiyerek beslenirler. Güneş doğmadan biraz önce de
aynı yolu takip ederek kayalıklara geri dönerler. Her sürü yıllarca
kendi gidiş-geliş yolunu kullanır.
Okyanus
balıkları beslenmek dışında üreme amaçlı da göç ederler. Her ne kadar
bu göçlerin şekli balıkların türüne göre değişse de hepsi çok dikkat
çekici detaylar içerir. Birçok balık uygun üreme alanlarına ulaşmak için
günlük veya sezonsal göçler gerçekleştirir. Bunun nedeni kimi
balıkların günlük kimininse ayda bir yumurta bırakmasıdır. Yumurtlama
bölgelerine yapılan seyahatler kısa olabildiği gibi okyanusların
katedildiği de olur.
Bu
göç organizasyonunda bazı balık türlerinde beş-on birey bazılarında ise
binlercesi biraraya gelir. Hepsi, birlikte hareket etmeleri
gerektiğini, bunun kendilerine önemli yararlar sağlayacağını
biliyormuşçasına mutlaka sürü oluştururlar.
Ringa
balıkları üzerinde yapılan üreme göçü araştırmaları bize bu konuda
önemli fikirler verir. Öncelikle bu balıklar aynı anda iki düzlemde
hareket ederler. Bunlardan biri beslendikleri planktonların aşağı yukarı
hareketine bağlı olarak beslenme seyahatleri, diğeriyse yumurtlama
alanlarına yaptıkları dairesel göçleridir.
Bu
balıklar yılda birkaç ay üreme bölgelerinde bulunur daha sonra
dağılırlar. Tüm ringa balıkları aynı yerde ve aynı zamanda
yumurtlamazlar. Büyük sürüler halinde farklı zamanlarda ve farklı
bölgelerde toplanırlar. Fakat her zaman sürü halindedirler ve yetişkin
ringalar her yıl aynı üreme bölgelerine gelirler. Üreme bölgelerini
besin kaynağının çokluğuna göre belirlerler. İşte bu nedenle genellikle
girdapları ve sahilleri tercih ederler.
Dikkat
edilirse göç yolculuğunun her safhasında bir karar verme mekanizması
söz konusudur. Uygun zaman, uygun yer, uygun yol... Hiçbir balık türü bu
uygun şartları bilecek ve karar verecek bir akla sahip değildir. Böyle
bir iddiada bulunan olursa ona inanmak da mümkün değildir. Öyleyse her
aşamada açıkça görülen bu üstün aklın tüm canlıların Yaratıcısı olan
Allah’a ait olduğu açık bir gerçektir. Allah’tan başka bir Yaratıcı
arayanlarla ilgili olarak Kuran’da şöyle buyrulmaktadır:
“De
ki: “O, herşeyin Rabbi iken, ben Allah’tan başka bir Rab mi arayayım?
Hiçbir nefis, kendisinden başkasının aleyhine (günah) kazanmaz. Günahkar
olan bir başkasının günah yükünü taşımaz. Sonunda dönüşünüz
Rabbiniz’edir. O, size hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyleri haber
verecektir.”” (Enam Suresi, 164)
Balıkların Yön Bulma Becerileri Göç Olayını Evrimsel Süreç ve Tesadüflerle Açıklamaya Çalışan Evrimcilerin Çabasının Boşuna Olduğunu Açıkça Ortaya Koymaktadır
“Şu
tahmin üzerimde ağır basıyor. İçgüdüler yapılar kadar hassas değişime
uğramıyorlar. Kitabımda da belirttiğim gibi, içgüdü veya yapının ilk
olarak bilinçsiz aşamalarla değişmesini anlayabilmek oldukça
zordur.”(‘Francis Darwin, The Life and Letters of Charles Darwin,
Cilt.II, New York:D. Appleton and Company, 1888, s. 111)
Darwin,
bu açıklamalarla içgüdülerin kendiliğinden meydana gelemeyeceğini ve bu
sorunun, teorisini yıkmaya yeterli bir delil olduğunu itiraf
etmektedir. Buna rağmen evrim teorisini insanlara makul göstermek
amacıyla bu konuyu görmezden gelmektedir.
Bunun nedenini de şu sözlerle açıklamıştır:
‘Sonunda,
.... içgüdüleri özellikle bağışlanmış ya da yaratılmış güçler olarak
değil de, bütün organik yaratıkların ilerlemesine yol açan genel bir
yasanın, yani çoğalmanın, değişmenin, en güçlülerin yaşamasının ve en
zayıfların ölmesinin küçük belirtileri olarak görmek, mantıklı bir sonuç
çıkarma olmayabilir, ama benim hayal gücüm için çok daha doyurucudur.’
(Charles Darwin, Türlerin Kökeni, s. 310)
Darwin
bu sözüyle de içgüdüleri bir Yaratıcı’nın yani Allah’ın var ettiğini
kabul etmenin çok daha makul bir açıklama olduğunu açıkça itiraf
etmektedir ve arkasından da gerçek böyle olsa da, içgüdü olarak
nitelendirilen tüm bu kusursuz yeteneklerin tesadüfen meydana geldiğini
iddia etmenin “hayal gücü” ile mümkün olduğunu söylemektedir.
Görüldüğü
gibi içgüdülerin varlığını evrim teorisi ile açıklamak evrim teorisinin
kurucusu olan Darwin için bile mümkün olmamıştır. Oysa evrimcilerin
açıklayamadıkları bu akılcı davranışları sözkonusu canlılar daha ilk
doğdukları andan itibaren gösterirler. Hepsi kendilerini yaratan
Allah’ın onlara verdiği ilhamla soylarını devam ettirirler. Kendilerine
ait bir akılları ve muhakeme yetenekleri yoktur. Onları herşeyden daha
iyi tanıyan, ihtiyaçlarını onlardan daha iyi bilen üstün güç sahibi
Allah, onları bu özellikleriyle yaratmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.