Schwarzula adı verilen bir arı türü yaklaşık 1 cm. boyundadır. Ağaçlarda yaşar ve güve tırtıllarının boşalttığı küçük oyuklara yuva yapar. Yuvasını bir başka canlıyla ortak kullanır. Her Schwarzula yuvasında yaklaşık 200 yaprak biti yaşar. Cryptostigma adındaki bu bitler, ağaçların özsuyunu emerek yaşarlar. Besinlerden elde ettikleri şekerin kullanmadıkları fazla kısımlarını bir tür salgı halinde vücutlarından atarlar. Arılar bu son derece besleyici özellikteki salgıyı emerek beslenir, fazlasını da depolayabilmek için bala çevirirler. Ayrıca bu şekilde bitlerin kendi atıklarında boğulmalarını engellemiş olurlar.
Araştırmayı yapan Camargo, Arı kendi yuvasında devamlı ve yüklü miktarda karbonhidrat stoklarına sahiptir demektedir. Ayrıca Brezilyalı bilim adamı, Arılar bunun karşılığında bitlere sağlık hizmetleri ve koruma sağlıyorlar diye eklemektedir. (Camargo, J. F. & Pedro, S. R. M. Mutualistic association between a tiny Amazonian stingless bee and a wax-producing scale insect. Biotropica, no.34. vol.3, 2002.)
Arı Neden Yaprak Bitinin Sağlığı İle İlgilenir?
Bitlerde oluşacak en küçük bir salgın hastalığın tüm arı yuvasını tehlikeye sokacağı açıktır. Ancak arılar ortamın hijyenini ayarlamayı başarırlar ve bitlerden son derece sağlıklı bir ortamda malzeme elde edilmiş olur.
Bitin arıya sağladığı malzemeler beslenmenin yanısıra inşaat işçiliğinde de önemli faydalar getirir. Cryptostigma, sırtındaki bir bezden balmumu salgılar. Arılar da bu malzemeyi bitlerin sırtından kazır ve yuvalarının inşaatında kullanırlar.
Schwarzula türü arı normalde kendi balmumunu üretebilmektedir. Ancak bunu ekonomik bir biçimde tüketir ve reçine ya da çamurla birleştirerek kullanır. İngiltere ' deki Sheffield Üniversitesi böcekbilimcilerinden Francis Ratnieks, Balmumu oldukça uygun bir inşaat malzemesi ancak pahalı demektedir. (Nature.com/nsu , Bee farms honey and wax, 28 Ağustos 2002) Schwarzula arısı için ise oda arkadaşı yaprak biti sayesinde böyle bir sorun kalmaz ve arılar çok önemli bir hammaddeyi sağlık hizmeti ve koruma görevi karşılığında hazır halde temin etmiş olurlar. (Harun Yahya, Bal Arısı Mucizesi)
Arıyla bit arasındaki bu ilişki oldukça yoğundur. Bütün arı yuvalarında bitler bulunurken, yuvaların dışında tek bir bite dahi rastlanmaz. İki böcek türü arasındaki ilişki karşılıklı yardımlaşma ilkesine dayanan sosyal özellikte bir ilişkidir. Doğada örneklerine sık rastlanan bu tür ilişkiler simbiyotik ilişkiler olarak adlandırılmaktadır. Bu ilişkileri inceleyen bilim dalına Sosyobiyoloji adı verilir.
İki böcek türü arasında böyle bir ilişkinin varlığı için gerekli tek şart karşılıklı yardımlaşma değildir. Bunun mümkün olabilmesi için, bitin özsuyunu emecek, ondaki besin maddelerinden kendi bedenine aktaracak, fazlasını da arının kullanımına sunacağı birer sindirim ve boşaltım sistemi olması gereklidir. Bu sistemlerin çalışması ise bitin iradesi dışında otomatik olarak devreye girip çıkan sindirim asitleri ve enzimlerine dayanır. Oysa bedenlerindeki bu enzimlerin kimyasal formülü hakkında iki böcek türü de en ufak birşey dahi bilmez.
Nüfus Planlaması
Tüm bunlar üzerinde biraz düşündüğümüzde bir mucizeyle karşı karşıya bulunduğumuzu anlarız.
Bir böcek nüfus planlaması yapabilir mi? Ya da daha verimli bir yaşantı sürmek için yanında işçi çalıştırmayı akledebilir mi?
Öncelikle yuvaya yerleştirilen böceklerin sayısı, alınacak verime ve arıların malzeme ihtiyacına göre ayarlanmış olmalıdır. Hayvancılıkla geçinen bir çiftçi böyle bir ayarlama yapabilir; ahırdaki barınakların sayısı ve yemliklerin durumuna göre yerleştireceği hayvan sayısını hesaplayabilir ancak aynı yeteneği ufacık bir böceğin gösteriyor olması tam anlamıyla bir mucizedir. Bu düşünüldüğünde arının davranışında görülen bilincin kaynağının kendisi olmadığı, bu davranışların arıya ilham edildiği gerçeği ortaya çıkar. Bu bilincin kaynağı olan akıl, arının tüm davranışlarını ona ilham etmektedir. Bu aklın sahibi, göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin tümünün Rabbi olan Allah'tır. Tüm canlıların Kendi ilhamıyla hareket ettiklerini Allah Kuran ' da bal arısını örnek vererek şöyle haber verir:
“Rabbin bal arısına vahyetti: Dağlarda, ağaçlarda ve onların kurdukları çardaklarda kendine evler edin. Sonra meyvelerin tümünden ye, böylece Rabbinin sana kolaylaştırdığı yollarda yürü-uçuver. Onların karınlarından türlü renklerde şerbetler çıkar, onda insanlar için bir şifa vardır. Şüphesiz düşünen bir topluluk için gerçekten bunda bir ayet vardır.” (Nahl Suresi, 68-69)
Ayrıca bitin salgıladığı fazla maddenin arı için oldukça kritik bir besin maddesi olması da doğadaki muhteşem uyumun göstergelerindendir. Her canlı, mükemmel işleyen sistemin bir halkasıdır ve sahip olduğu özellikler de bu sisteme uygun şekilde yaratılmıştır. Doğadaki canlıların yaşamlarını sürdürebilmeleri, üstelik bunu başarabilecek bir düşünme yeteneğine sahip olmaksızın bunu başarabilmeleri an ve an kontrol edildiklerinin ve her an bir emre itaat ettiklerinin göstergesidir. Allah ayetlerde şöyle buyurmaktadır:
"Ben gerçekten, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a tevekkül ettim. O'nun, alnından yakalayıp-denetlemediği hiçbir canlı yoktur. Muhakkak benim Rabbim, dosdoğru bir yol üzerinedir (dosdoğru yolda olanı korumaktadır.)" (Hud Suresi, 56)
"Allah, yedi göğü ve yerden de onların benzerini yarattı. Emir, bunların arasında durmadan iner; sizin gerçekten Allah'ın herşeye güç yetirdiğini ve gerçekten Allah'ın ilmiyle herşeyi kuşattığını bilmeniz, öğrenmeniz için."(Talak Suresi, 12)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.