A9 TV Canlı Yayın

19 Mart 2015 Perşembe

Kuraklık Sorununa Çözüm Stenocara Böceğinde Saklı

stenocara-1
  • Stenocaranın su depolama sistemi nasıl çalışır?
  • Bu canlının su depolama sistemindeki yapısal özellikler nelerdir?
  • Stenocara bilim dünyasına nasıl ilham kaynağı olur?
Çölde yaşayan bir canlı için en büyük sorunlardan biri su ihtiyacını karşılamaktır. Ancak Namib Çölü’nde yaşayan stenocara böceği için bu durum pek de sorun oluşturmaz. Böceğin sırtındaki özel dokular havadaki damlacıkları yakalar, yoğuşturur ve doğrudan canlının ağzına iletir. Bu sistem şimdi dünyanın kurak bölgelerinde yaşayan insanlara su sağlama projelerine ilham kaynağı olmaktadır.

Stenocaranın yaşadığı yer, Güney Afrika’da bulunan Namib Çölü’dür. Bu çöl dünyanın en kurak alanlarından biri olarak gösterilir. Burada 60 dereceyi bulan gündüz sıcaklıklarının yanı sıra esen sert rüzgarlar da yaşamı son derece zorlaştırır. Yağmur neredeyse hiç görülmez. Namib Çölü’nde yaşayan canlılar için tek su kaynağı, ayın sadece 6 günü sabahları ortaya çıkan sis damlacıklarıdır.

Bu çölde yaşayan az sayıdaki canlı türünü inceleyen Chris Lawrence ve Andrew Parker isimli İngiliz bilim adamları stenocara böceklerinin diğer türlere nazaran sıcaklarda daha hareketli olduğunu gördüler. Bir ekip çalışması sonucunda toplanan stenocara böcekleri Lawrence ve Parker tarafından da detaylı bir laboratuvar incelemesine tabi tutuldu. Böceğin mikroskop altında incelenen sırtında, suyu şaşırtıcı bir şekilde yakalayıp hayvanın ağzına ileten özel bir yaratılış olduğu ortaya çıkarıldı. Bir Kuran ayetinde şöyle buyrulur:
“O Allah ki yaratandır, kusursuzca var edendir, şekil ve suret verendir...” (Haşr Suresi, 24)

Stenocara Suyu Nasıl Depolar?

Stenocara böceğinin sırtında tepecikler bulunur. Ancak bu tepelerin zirveleri ve yamaçları arasındaki dokular birbirinden farklı özelliktedirler. Zirvelerin arasında uzanan yamaçlar ve vadiye benzeyen kanallar balmumu benzeri bir malzemeyle kaplıdır. Bu malzemenin özelliği suyu iterek etkili bir şekilde iletmesidir. Buna karşın zirvelerde bu malzemeden bulunmaz. Bu yüzden zirveler suyu iten değil çeken bir özelliğe kavuşur. Havadaki su damlacıkları, camla temas eden su buharı gibi zirvelere yapışıp yoğuşurlar. Yapışan su miktarının artmasıyla birlikte ağırlığı da artan su damlacığı yamaçlara doğru kaymaya başlar. Yamaçlara geldiği anda bu defa suyu iten özellikte dokuyla karşılaşan su damlacığı bir teflon tavadaki su damlacığı gibi davranır ve kolayca kayar. Böceğin ağzına doğru ve birbirlerine paralel uzanan kanallar, suyu etkili bir şekilde taşıyarak böceğin ağzına iletirler.

Stenocaranın Dış Kabuğunun Yapısal Özellikleri

Stenocara çölün neredeyse tek nem kaynağı olan sabahın ilk saatlerinde okyanus meltemiyle gelen sisi fırsat bilerek rüzgarı tam doğru açıyla alacak şekilde durur. Stenocaranın kabuğundaki kanallarda suyun akabilmesi, kanal yüzeyinde gözle görülmeyecek kadar küçük tümseklere dayanır. Milimetrenin sadece 100.000 de biri çapında olan bu tümsekler engebeli bir arazi oluşturur. Ön kanatların üzerindeki yumrular, hidrofilik (suyu çeken) yapısında olduğundan havadaki su buharını çeker. Su buharı birikip daha büyük su damlacıkları oluşturur. Yüzeyin kabartılı olması, su damlasının hareketini hızlandırır. Sonra yerçekimi devreye girer ve yumruların arasındaki, suyu iten yapıdaki olukların yardımıyla damlacıklar ön kanatlardan aşağıya iner. Yüzeyle temas alanı azalan su damlacığı daha az bir sürtünme kuvvetine sahip olur ve hiçbir kayba uğramadan böceğin ağzına akar. Bu durumda böcek sadece ağzını açıp bekler. Böylece böcek yaşamış olduğu kurak bölgede tüm gün için su ihtiyacını toplamış olur.

Bilim adamlarının Nature isimli bilim dergisinde yayımlanan araştırmasına göre, böceğin sırtında adeta bir mimari plan bulunmaktadır. Bilim adamları su damlasını etkileyen faktörler arasında matematiksel bir denklem bulunduğunu ortaya çıkardılar. Buna göre rüzgarın hızı, su damlacığının ideal büyüklüğü ve tepenin eğimindeki açı arasında özel bir denge vardır. Yani tepelerin açısı biraz daha farklı olsa veya balmumuyla kaplı yüzey biraz daha dar olsa su böceğin ağzına akmadan buharlaşacaktı. Elbette böyle bir durumda böcek bu su toplama sisteminden mahrum kalacaktı.

Bu böcekteki yapısal özellikleri Allah’ın yarattığı ortadadır. Hiçbir böcek çölde yürürken sırtında özel tepecikler çıkaramaz, bunları özel malzemelerle kaplayamaz, tepe eğiminin uygun matematiksel açısını belirleyemez. Bir bilim adamının tasarladığından iki kat daha etkili bir su toplama ünitesi tasarlayamaz. Yüce Allah yaşadığı sıcak ortamda böceğe böyle etkili bir su toplama sistemi bahşetmiştir. Bilimin doğadaki yaratılış mucizelerini taklit etmeye başlaması Allah’ın yaratışının kusursuzluğunu göstermektedir.

“O, biri diğeriyle ‘tam bir uyum’ (mutabakat) içinde yedi gök yaratmış olandır. Rahman (olan Allah)ın yaratmasında hiçbir ‘çelişki ve uygunsuzluk’ (tefavüt) göremezsin. İşte gözü(nü) çevirip-gezdir; herhangi bir çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık) görüyor musun? Sonra gözünü iki kere daha çevirip-gezdir; o göz (uyumsuzluk bulmaktan) umudunu kesmiş bir halde bitkin olarak sana dönecektir”. (Mülk Suresi, 3-4)

Bilim adamları bu küçücük böceğin sırtındaki mühendislik harikasının günümüzde 22 ülkede kullanılan sis toplama ünitelerinden çok daha etkili olduğunun altını çiziyorlar. Bilim adamları son günlerde bu canlıdaki yaratılış özelliklerinden ilham alarak milyarlarca küçük karbon tüple havadaki nemi depolamayı hedeflemektedirler. Bu milyarlarca küçük karbon tüp aracılığıyla bir gün dünyanın en kurak yerlerinde bile havadaki nemin depolaması ve kuraklığa çözüm olması mümkün olabilecektir.

Stenocarayı inceleyen bilim adamları, ormanın bir santimetre yüksekliğindeki toprak tabakası üzerine - üste suyu seven ve alta suyu iten - karbon nano tüp adı verilen karbon atomlu ince silindirler yerleştirdiler. Böylece herhangi bir güç kaynağına ihtiyaç duyulmadan ormanın üst tabakası su moleküllerini içine çekti. Nem ise su itici polimerler tarafından toprağın içine çekildi. Orman artık tıpkı bir sünger gibi topladığı suyu sıkabilir. Bu sayede su tekrar tekrar kullanılır hale gelir.

Bilim adamlarına göre bu yöntem etkili bir su oluşturma potansiyeline sahiptir. Özellikle yeterli yağış olmayan bölgelerde yerel nüfusu desteklemek için faydalı olacağını düşünmektedirler.

SONUÇ

Doğayı incelemek ve düşünmek, Yüce Allah’ın Kuran’da, bildirdiği emirlerdendir. Evrendeki canlı-cansız tüm varlıklar, “yaratılmış” olduklarını gösteren işaretlerle doludur ve kendilerini Yaratan, ilmin tek sahibi Allah’ın güç, bilgi ve sanatını göstermek için vardırlar. İnsan, aklını kullanarak bu işaretleri görmek ve Allah’ı tanımakla sorumludur. Tüm kainat gibi böcekler de, Rabbimiz’in ayetlerini taşıyan, bu nedenle dikkat edilmesi, incelenmesi ve üzerinde düşünülmesi gereken canlılardır. Konuyla ilgili bir Kuran ayetleri şöyledir:

“Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün ard arda gelişinde temiz akıl sahipleri için gerçekten ayetler vardır. Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah’ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki:) “Rabbimiz, sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek yücesin, bizi ateşin azabından koru.” (Al-i İmran Suresi, 190-191)
 
Kuran’da Yüce Allah insanları, doğayı incelemeye ve buradaki “ayetleri” görmeye çağırır. Çünkü evrendeki canlı-cansız tüm varlıklar, “yaratılmış” olduklarını gösteren işaretlerle doludur ve kendilerini Yaratan’ın güç, bilgi ve sanatını göstermek için vardırlar. Stenocara örneğinde görüldüğü gibi düşünen ve aklını kullanan insanlar için Allah’ın yaratması çok açıktır. Ayette şöyle buyrulur: “Şüphesiz müminler için göklerde ve yerde ayetler vardır. Sizin yaratılışınızda ve türetip yaydığı canlılarda kesin bilgiyle inanan bir kavim için ayetler vardır.” (Casiye Suresi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.