Bitkiler hakkında ne biliyorsunuz diye sorulsa birçok insan
lise döneminde öğrendiği fotosentez işlemini hatırlayacaktır.
Oysa bitkilerin fotosentez işleminden başka insanların bilmediği
daha birçok mucizevi yönü vardır. Bu özellikleri ile
kendisinden beklenmeyen duyulara sahip bitkiler, bir insan gibi görme,
işitme, tat alma ve dokunma duyularını kullanırlar. Bitkilerin yapısını
incelediğimizde dikkat çekici sistemlerle karşılaşırız. Bu sistemlerin
en önemlilerinden biri, bitkilerin içindeki tepki mekanizmalarıdır.
Dışarıdan bakınca ne ağzı, ne gözü, ne de bir sinir sistemi olan
bitkiler, çoğu zaman insanlardan bile hassas olabilmektedirler. (Harun
Yahya, Yeşil Mucize Fotosentez)
Görme Duyusu
Bitkilerin bizim gibi gözleri yoktur, ama bizim gördüğümüzden
daha fazlasını görürler. Çünkü onların ışığa duyarlı bileşiklerden
oluşmuş proteinleri vardır. Bu sayede bizim gördüğümüz ve göremediğimiz
bütün dalga boylarını algılarlar. Hatta ışığa karşı duyarlılıkları
insan gözünden bile daha fazladır. Bitkilerin görme yeteneğine
neden ihtiyaçları vardır? Çünkü bitkilerin büyümek ve hayatta kalmak
için ışığa ihtiyaçları vardır. Bunun için de adeta gözleri var da ışığı
görüyormuşlar gibi ışık yönünde filiz verirler, büyümelerini ışık
yönünde sürdürürler. Hatta gün boyu güneşi takip eden ayçiçeklerine bu
sebeple birçok yörede günebakan ismi verilmiştir. Bitkiler kendilerine
verilmiş görme yeteneği sayesinde ışığın yoğunluğu, kalitesi, yönü ve
periyodu gibi koşulları tespit ederler. Bitkinin bir günlük hayat düzeni
kendini ışığa göre kuran bir "iç saat"in kontrolündedir.
Bu aşamada neler olduğunu şöyle özetleyebiliriz: Bitkide
ışığı algılamakla görevli iki protein ailesi bulunur. Bu iki aileden
biri, beş farklı çeşidi olan "fitokrom", diğeri ise iki farklı
çeşidiyle "kriptokrom" adlı proteinlerdir. Bu proteinler aynı zamanda
ışığı algılayabilen birer ışık reseptörüdürler. Bu reseptörler
bitkinin içindeki saati, ışığın her an yaptığı değişikliklere göre
kurmakla görevlidirler.
Tatma Duyusu
Bitkiler sadece güneş ışığıyla yaşayamazlar; topraktan bazı
besinleri de almaları gerekir. Tat duyusu, topraktan mineral ve
besinleri alan bitki kökleri için çok önemlidir. Arabidopsis (tere otu)
adlı bitkide yapılan araştırmalarda, bir genin nitrat ve amonyum
tuzlarının bol olarak bulunduğu yerleri tespit ettiği ortaya
çıkarılmıştır. Bu gen sayesinde kökler gelişigüzel değil, besin yönünde
gelişerek bilinçli bir hareket sergilemektedir. Nitratları tespit eden
bu gen ANR1'dir. Bu gen dışında, Teksas Üniversitesi'nde yapılan başka
bir araştırmada "apiraz" adlı bir enzim daha keşfedilmiştir. Kök
yüzeyinde bulunan bu enzim, mantar gibi toprağa karışmış
mikroorganizmaların ürettiği ATP'yi (adenozin trifosfat)
tadabilmektedir. ATP molekülü doğada her zaman hazır olan kısa süreli
bir enerji rezervidir. Apiraz, bitkinin bu molekülü alıp besine
dönüştürmesini daha sonra da emmesini sağlar. Bitkilerin bir çöpçü gibi
hücre dışındaki ATP'yi toplayıp kullanılır hale getirmesi yeni
keşfedilmiş bir mucizedir.
Dokunma Duyusu
Tatma duyusu gibi dokunma duyusu da bitkilerde çok sık
rastladığımız algılardandır. Venüs gibi etçil bitkiler, üzerlerine konan
böceği bir anda yakalarlar. Mimoza ise en hafif dokunuşta bile ince
yapraklarını aşağı doğru indirir. Bezelye ve fasulye gibi tırmanıcı
bitkiler hassas dokunma duyuları sayesinde filizlerini sağlam
desteklerin etrafına sararlar. Son yapılan araştırmalarda neredeyse
bütün bitkilerin dokunma duyusuna sahip oldukları ortaya
çıkmıştır. Bitkiler genelde yapraklara büyük zarar verebilecek rüzgarın
şiddetine karşı da dokunma duyusunu kullanırlar. Rüzgar altında kalan
bitkiler dokularını sertleştirerek tepki verir ve böylece şiddetli
rüzgarlarda kırılmaktan kurtulurlar. Araştırmacılar, dokunma
duyusunun güçlendirilmiş doku üretimine nasıl yol açtığına halen
cevap bulamamaktadırlar. Bir bitkinin yaşayabilmek için ihtiyacı olan
tüm özelliklere son derece kompleks sistemler sayesinde sahip olması,
tek bir bitkinin tek bir yaprağının dahi tesadüfen oluşamayacağını
görmek ve kavramak için yeterlidir. Bitki hücreleri, beyni, eli, gözü,
şuuru ve bilgisi olmayan gözle görülemeyecek kadar küçük varlıklardır.
Bu varlıkların, "rüzgara karşı bitkiyi nasıl kurtarabiliriz?" diye
düşünüp bir yöntem geliştirmeleri imkansızdır. Üstelik bu, iç içe geçmiş
ve domino taşlarının birbirini yıkması gibi birbirini aktif hale
getiren parçalardan oluşmuş bir sistemdir. Bu sistemi ne hücreler kendi
akıl ve iradeleriyle oluşturabilirler, ne de tesadüfler böyle kusursuz
bir plan ve tasarım yaratabilirler. Tüm bunlar, sonsuz bir ilim ve
akıl sahibi olan Allah'ın varlığının delillerindendir.
İşitme Duyusu
Başta North Carolina Wake Forest Üniversitesi olmak üzere
çeşitli merkezlerde yapılan araştırmaların sonucunda, bitkilerin belirli
bir ses frekansını veya titreşimi algılayabildikleri yönünde
kanaatler oluşmuştur. Örneğin, Wake Forest'da yapılan bir deneyde,
normal filizlenme oranı %20 olan turp tohumlarının, belirli bir
frekanstaki sese uzun süre tabi tutulduklarında, filizlenme oranlarının
%80-90 civarında arttığı görülmüştür. Araştırmacılar, bitkinin
boyunun uzaması ve tohumun filizlenmesinde aracılık eden "giberellik
asit" adlı bitki hormonunun, "işitmeden" de sorumlu
olduğunu düşünmektedirler.
Bu aşamada unutmamamız gereken bir nokta
vardır. Bitkilerin beyni ya da sinir sistemi yoktur. Bir insan bir
nesneye dokunduğunda, onu gördüğünde veya tattığında sinir sisteminde ve
beyinde belirli mesajlaşmalar ve komutlar serisi devreye girer. Hafıza,
idrak gibi unsurların da katılmasıyla birlikte bilinçli bir hareket
için karar alınır. Oysa bitkilerin böyle bir sinir sistemleri,
beyinleri, idrak ve hafıza güçleri yoktur. Buna rağmen, son derece
bilinçli davranışlara sahiptirler. Adeta görüyorlarmış gibi belli bir
yöne dönmekte, dokunuyorlarmış gibi kendilerine en uygun
zemini bulabilmekte veya tat alabiliyorlarmış gibi topraktaki birçok
madde içinden kendilerine yarayanları seçebilmektedirler. Dışarıdan
bakınca bilinçli yapıldığı görülen bu hareketlerin ardındaki aklın
sahibi elbette bitkiler değildir. Onları ve herşeyi üstün bir akla sahip
olan Allah yaratmıştır.
"Gökleri
ve yeri bir örnek edinmeksizin Yaratandır... İşte Rabbiniz olan Allah
budur. O'ndan başka İlah yoktur. Herşeyin Yaratıcısıdır, öyleyse O'na
kulluk edin. O, herşeyin üstünde bir vekildir." (Enam Suresi, 101-102)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.