Algler
gözle görülemeyecek kadar küçük fakat dünyanın iklimini sabit tutacak
kadar büyük işler başaran canlılardır. Mikron boyutlarındaki bu canlı
türü her an dünyanın dengesini korumak ve diğer canlıların rahat
koşullarda yaşamasını sağlamak için vargücüyle çalışmaktadır.
Atmosferdeki ısının oranını kontrol etmenin ve bu ısıya müdahale etmenin
21. yüzyıl teknolojisiyle dahi mümkün olmadığı düşünülürse alglerin
yaptığı işlemin ne kadar karmaşık ve zor olduğu daha iyi anlaşılacaktır.
Yüce Allah'ın ilhamıyla hareket eden bu canlılar görevlerini hiç
zorlanmadan, düşünmeden ve eksiksiz olarak yerine getirirler. Peki ama
mikron büyüklüğündeki algler bunu nasıl yaparlar?
Alglerin
büyük bir bölümü dimetilsülfit (DMS) adı verilen bir gaz üretir. Bu
gaz, denizin hemen üstündeki havada oksijenle reaksiyona girerek katı
taneciklere dönüşür. Böylelikle bulutlar meydana gelir. Başka bir
deyişle algler kendi bulundukları bölgelerde bulutların oluşumundan da
sorumludurlar. Bu bulutlar da güneşten gelen radyasyonu geri yansıtarak
gezegenimizi olması gerekenden daha soğuk, yani şimdiki ısısında tutar.
Algler, dünyanın ısısını dengeleyecek kadar etkili ve önemli bir
özelliğe sahiptirler. Atmosfer ısınmaya başladığında alglerin aktivitesi
artar ve DMS yani dimetilsülfit gazı üretmeye başlarlar. Alglerin bu
maddeyi nasıl ve neden ürettikleri henüz tam olarak anlaşılamamıştır.
Bir görüşe göre DMS, hücrenin salgıladığı bir atık maddedir. Diğer bir
iddiaya göre de hücreler zarar gördüklerinde düşmanlarına karşı korunmak
için toksit yani zehirli bir asit salgılamaktadırlar. Virüs veya
planktonların saldırılarına uğrayan bir alg işte bu nedenle büyük
miktarda DMS salgılar. Bu hipotez doğrulansa da bir algin bu maddeyi
neden bazı zamanlarda fazla miktarda, bazı zamanlarda da az miktarda
salgıladığı henüz anlaşılamamıştır. Bu canlının söz konusu maddeyi
salgılaması, daha çok ihtiyaca yönelik olmaktadır. Algler sıcaklığa göre
üretim miktarını değiştirmektedirler. Hedef yeryüzünün soğutulması
olduğundan algler, DMS üretimini tropik bölgelerde daha fazla, daha
soğuk bölgelerde daha az yapmaktadırlar.
Bu
organizmalar olmasaydı, dünya çok daha sıcak bir yer olacaktı. Nitekim
söz konusu üretim sonucunda gezegenimizde 400C'ye varan bir soğuma
meydana gelmektedir. Bu soğuma alglerin de işine yarar. Eğer soğuma
olmazsa, iyice ısınan okyanusun üst katmanları, soğuk olan alt katmandan
ayrılacak ve böylece yüzeyde bulunan alglerin derinlerdeki besinlere
ulaşması imkansız olacaktır. İşte bu nedenle algler, antifiriz etkisi
gösteren bu maddeyi salgılarlar. İlginç olan, tropik okyanuslarda
yaşayan bu canlıların neden antifiriz üretmeye ihtiyaç duyduklarıdır. Bu
sorunun cevabı, organizmanın bu işlemden başka faydalar da edindiğini
gösterir.
Antifiriz Üreten Algler
Algler,
antifiriz üretmeye ihtiyaç duyarlar çünkü ürettikleri bu madde ile
suyun buharlaşmasını sağlayarak havaya geçebilirler. Alglerin havaya
geçip atmosferin üst bölgelerine çıkabilmesi ise uzak bölgelere
yayılmalarına yardımcı olmaktadır. Hava akımları, bu küçük canlıların
tüm gezegeni dolaşabilmeleri için oldukça etkili bir yoldur. Gökyüzünün
bu canlılarla dolu olması işte bu yüzden hiç de şaşırtıcı değildir.
Yeryüzünün hemen üzerindeki hava katmanında metreküpte 10,000 canlı
tespit edilmiştir. Atmosferde 50 km. yüksekliğe kadar alglerle aynı
yöntemi kullanan canlı bakteri ve mantarlar ise alglerin fotosentez
işlemini hızlandırır. Fotosentez sonucu su yüzeyi ısınır ve bu durum
kabarcıkların oluşmasını sağlar. Algler ise, adeta bir sonraki aşamada
baloncuğun patlayacağını ve böylelikle havaya ulaşabileceğini
bilircesine baloncuğun üzerindeki yerlerini alırlar. Patlayan baloncuk
artık sudan ayrılmış ve rahatça hareket edebileceği havanın içine
geçebilmiştir.
DMS
oluşurken çevresine ısı şeklinde enerji yayar. Bu enerji çevredeki
havayı ısıtır ve ısınan hava da yükselir. Alttaki hava, oluşan akımla
birlikte yukarı çekilir ve bulutları oluşturur. Böylelikle su
yüzeyindeki algler hava akımı ile yukarı çıkar ve yayılmak için yükselen
hava hareketlerinin meydana getirdiği rüzgarı kullanırlar. Havaya
yayılan alglerin büyük çoğunluğunun kırmızı olması başka bir önemli
noktadır. Kırmızı renk, atmosferin üst katmanlarına çıktıklarında onları
morötesi ışınlara karşı korumaktadır.
Planlanmış Düzen
Anlattığımız
bütün bu sistem, böylesine küçük bir canlının gezegenimizin etrafına
yayılabilmek için her türlü gereksinime ve mekanizmaya sahip olduğunu
açıkça göstermektedir. Bir canlının atmosferin ısısını etkileyebilecek
güçteki özel bir gazı üretmesi ve bununla dünyayı, tüm canlıların
yaşamasına olanak verecek ortalama bir ısıda tutabilmesi özel bir dizayn
ve planlamanın var olduğunun açık bir kanıtıdır. Üstelik hayret verici
olan, herşeyin gazın üretiminden ibaret olmaması, bu gazın özel
şekillerde üst katmanlara çıkabilmesi, bulutun oluşumuna sebep olması ve
daha da önemlisi bu işlemlerin bir mikro canlının işine yarıyor
olmasıdır. Evrimciler meydana gelen bu olaylar karşısında şaşkındırlar.
Bu doğaldır, çünkü bir mikro canlının mükemmel bir şekilde tüm dünyanın
ekosistemini etkisi altına alması evrimin basit ve hayali
mekanizmalarını tümüyle saf dışı bırakacak çok önemli bir delildir.
Kuşkusuz
evrimci biyologların böyle bir sistemin nasıl var olduğunu tam olarak
anlamaları ve evrim ile açıklamaları mümkün değildir. Evrenin hiçbir
safhasında meydana gelmemiş olan ve yalnızca bir aldatmaca ve hayalden
ibaret olan evrim, tek hücreli bir canlının atmosfer şartlarını ve
yeryüzünün ısısını etkilemesini de açıklayamaz. Algleri bu özellikleri
ile birlikte yaratan ve tüm canlıların yaşamı için hayati önemde olan bu
sistemi var eden, Yüce Allah'tır.
Gözle
görülmeyecek boyutlara sahip olan bir canlının, atmosferin ısısını
etkileyebilecek güçte, özel bir gazı üretmesi ve bununla dünyayı, tüm
canlıların yaşamasına olanak verecek ortalama bir ısıda tutabilmesi özel
bir dizayn ve planlamanın var olduğunun açık kanıtlarındandır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.