-Bilim adamları biyo bilgisayarları hangi amaçla geliştirmişlerdir ?
-Örümcek ağları hangi özellikleriyle günümüzdeki
internet ağlarına ilham kaynağı olmaktadır?
-Bilgisayarlardaki virüs tehlikesine karşı bağışıklık
sistemimizden gelen çözüm nedir?
Bilgisayar teknolojisi, bir sanayi dalı ile ilgili yapım yöntemlerini ve kullanılan aletleri kapsayan bilgilerin tümü demektir. Bu teknolojiyi üretmek kolay değildir. Çünkü bilgisayar teknolojisini üretebilmek için ilk önce tam bir bilgiye sahip olmak gereklidir. Daha sonra bu bilgiyi kullanacak bilim adamları ve teknik elemanların sağlanması şarttır. Ayrıca gerekli materyaller ve bu materyallerin işleneceği bir de tesis olmalıdır. İşte tüm bu nedenlerden dolayı bilgisayar üretmek kolay değildir. Oysa bugün bilim çevrelerinin birçok yatırım, bilgi ve araştırma sonucunda ürettiği bilgisayar ürünlerinin pek çoğunun benzerleri hatta daha da mükemmelleri doğada vardır. Dahası bilgisayarlara ait bazı teknolojik ürünler canlılardan örnek alınarak geliştirilmiştir.
www.bilimveteknoloji.org
Canlılar Taklit Edilerek Yapılan Biyo Bilgisayarlar
Hayvan, bitki ya da mantar olarak değerlendirilemeyen, “ökaryot” olarak adlandırılan “amipimsi” bir kökbacaklı olan canlı türü, beyni olmamasına rağmen hücrelerini organize ederek bilgiyi işleyebilir. Araştırmalar bu mikroskobik canlı türünün, kendisine zarar verebilecek ışık ve nem gibi kaynaklardan uzak kalırken, en kestirme yolu seçerek besine ulaşmayı başardığını göstermiştir. Çürüyen yapraklarda ortaya çıkan ve buralardaki bakterileri yiyerek beslenen bu canlının bazı türleri, mikroskop kullanmadan da gözlenebilir. Bilim adamları bilgisayarların hesap yükü nedeniyle yapmakta zorlandığı işlemlerin, söz konusu canlıların bilgi-işlem ve karmaşık sorunları çözen yeteneklerini taklit eden “biyo bilgisayarlar” aracılığı ile ortadan kalkacağını düşünüyorlar.
Elbette mikroskobik bir canlı türünün herhangi bir öğrenme yeteneği ve teknolojik sorunları çözebilecek aklı yoktur. Bu canlıyı böylesine mükemmel bir sistem ile yaratan herşeyin hakimi olan Yüce Allah’tır. Bir ayette Allah şöyle buyurmaktadır:
“Göklerde ve yerde her ne varsa O’nundur. Şüphesiz Allah, hiçbir şeye ihtiyacı olmayan (Gani)dır, övülmeye layık olandır.” (Hac Suresi, 64)
Örümcek Ağından, İnternet Ağına
Örümcek ağları sağlamlık, esneklik gibi özellikleri ve kullanım avantajlarının yanı sıra, bir mimarlık ve mühendislik harikasıdır. Örümcek ağı sadece sert ve estetik olmakla kalmayıp aynı zamanda adeta “akıllı”dır. Çünkü Avrupa’da yaşayan bahçe örümceği Araneus diadematus’un üzerinde bilgisayar modellerini kullanarak yapılan araştırmalarda, örümcek ağlarının farklı gerilme seviyelerine değişik tepkiler verdiği tespit edilmiştir. Örümcek ağı gerektiği zamanlarda yumuşayan, ardından yine eski sertliğine kavuşan mükemmel bir özelliğe sahiptir. Yapılan araştırmada, örümcek ağı hafif bir rüzgarda yumuşarken, genel yapısında bozulma görülmez. Ağın belli bir noktasına daha güçlü bir kuvvet uygulandığında ise ağ bu bölgede esnekliğini yitirecek şekilde katılaşmış ve kırılmıştır. Ancak bu durumun, ağın genel yapısını ve bütünlüğünü daha da güçlendirdiği ortaya çıkmıştır. Araştırmacılar farklı bölgelerindeki iplikler kırılınca, ağın normalde taşıdığından yüzde 3 ile 10 arasında daha fazla ağırlık taşıyabildiğini ortaya çıkarmış ve örümcek ağının çeliğe karşı en büyük avantajının bu özelliği olduğunu belirtmiştir.
Araştırmacılar, örümcek ağının sırlarının deşifre edilmesiyle, gelecekte internet gibi karmaşık ağların çok daha güçlü ve bozulmalara karşı dirençli olarak inşa edilebileceğini düşünmektedirler. Oluşturulacak yeni görsel ağlar çok fazla hasar görse de mekanik özelliğini yitirmeyecek, böylece sistemin bir yeri saldırıya uğrarsa, ağ sadece o noktada çökecektir. Örümcek ağı üzerindeki araştırmaların ilerlemesiyle elektrik şebekelerinden dokumacılık sektörüne kadar birçok alanda büyük atılımlar yapılabilir.
Örümcekler ne yapı statiği, ne de mimari tasarım bilirler. Böyle bir eğitimleri yoktur. Onlar da diğer canlılar gibi sadece kendilerine doğuştan, Allah tarafından gelen ilhama uyarak hareket etmektedirler. Ürettikleri mimari harikalarının tek nedeni budur. Allah bir ayetinde tüm canlıların Kendi denetimi altında olduğunu şöyle bildirmektedir:
“İşte Rabbiniz olan Allah budur. O’ndan başka İlah yoktur. Herşeyin yaratıcısıdır, öyleyse O’na kulluk edin. O, herşeyin üstünde bir vekildir.” (En’am Suresi, 102)
Akrepteki Muhteşem Bilgisayar Ağı
Çölde yaşayan kum akreplerinin gözleri hemen hemen hiç görmez. Buna karşın her bir ayağının ucunda bulunan ve “milimetrenin milyonda birinden daha küçük titreşimlere” yol açan hareketleri bile tespit eden algılayıcıları sayesinde avlarını kovalayabilir ya da düşmanlarından kaçabilirler. Kelebek konması gibi, akrebin yakınındaki en ufak bir hareket kumda titreşim dalgası oluşturur. Her dalganın yayılma hızı farklıdır. Akrep bu dalgaların kendisine ulaşma süreleri arasındaki farktan ava olan mesafesini belirler.
Avdan yayılan düşük hızlı dalganın, akrebin ava en yakın algılayıcısı ile en uzaktaki algılayıcısına ulaşmasından da avın hangi tarafta olduğu tam olarak belirlenir. Hatta bu son iki sinyal akrebin tam bir hesaplama yapabilmesi için biraz geciktirilir. Ancak bu geciktirme süresi bile göz açıp kapama süresinden kısadır. Nitekim iki sinyal arasındaki fark, saniyenin beş yüzde biri kadar ise akrep saldırı için bir an bile beklemez. Akrebin bir saniyede yüzlerce defa tespit ve hesaplama yapan alıcıları adeta bir bilgisayar ağı gibi işler. Bilim adamları bu konuda araştırmalar yürütmektedirler.
Böyle ince detaylar bu canlının Darwin’in iddia ettiği gibi tesadüfler zinciriyle oluşmadığını, Allah tarafından yaratıldığını ispat eder. Bir akrep kendi kendine vücuduna böylesine mükemmel bir bilgisayar ağı kuramaz. İnsanın bile yapamayacağı bu hareketleri kendi vücudunda kendi kendine oluşturamaz. Ancak ilhamla hareket eder ve milyonlarca yıl önce bütün bu özelliklerle birlikte yaratılmıştır. İnsanlar ancak çevrelerini dikkatlice incelediklerinde önlerinde milyonlarca yaratılış delillerinin apaçık durduğunu görebilirler. Bir ayette canlılarda bizler için yaratılan özellikler şöyle bildirilmiştir:
“Gerçekten hayvanlarda da sizin için bir ders (ibret) vardır; karınlarının içinde olanlardan size içirmekteyiz ve onlarda sizin için daha birçok yararlar var. Sizler onlardan yemektesiniz.” (Mü’minun Suresi, 21)
www.bilimdunyasi.net
Bugün pek çok bilim adamı ve araştırma-geliştirme (AR-GE) uzmanı projelerine başlamadan önce, bunun canlılardaki örneklerini araştırmakta, onlardaki sistem ve yapıları taklit etmektedirler. Bilim adamları, Allah’ın doğada yarattığı tasarımları görüp incelemekte ve bunlardan ilham alarak yeni teknolojiler geliştirmektedirler. Bu gerçek ayetlerde şöyle buyrulur: “Gerçekten hayvanlarda da sizin için bir ders (ibret) vardır; karınlarının içinde olanlardan size içirmekteyiz ve onlarda sizin için daha birçok yararlar var. Sizler onlardan yemektesiniz. Onların üzerinde ve gemilerde taşınmaktasınız.” (Müminun Suresi, 21-22)
Retina Hücrelerinden Bilgisayar Devrelerinin Tasarımına
Gözümüzün sinir hücreleri olan “retina hücreleri”nin gelen ışığı tanıyıp yorumlayarak, değerlendirdiği bilgiyi bağlantıda olduğu diğer hücrelere iletmesi, yeni bilgisayarlara model oluşturmaktadır. Bunun sebebi ise retina hücrelerinin yalnızca ışığa hassas hücrelerden ibaret olmamasıdır.
Retina birbirleriyle yoğun bir bağlantı oluşturmuş sinir hücrelerinden oluşur. Işığa ait sinyaller daha beyne iletilmeden önce birçok işlemden geçirilir. Örneğin retinayı oluşturan hücreler; cisimlerin kenarlarını hesaplar, ışık sinyalinin gücünü arttırır, aydınlık veya karanlığa göre uyum sağlar. Günümüzün güçlü bilgisayarları da bu işlemleri yerine getirebilmektedir, fakat retinadaki sinir ağı bu olağanüstü işlemi çok düşük bir güçte kolaylıkla gerçekleştirmektedir.
Sonsuz ilim sahibi Allah’ın insanın bedeninde yarattığı bu mükemmel yapıyı, benzersiz sanatı ve üstün ilmi takdir edebilen her insan, Allah’a yönelip dönmelidir. Kuran’da, bu nimetler karşısında Allah’a sürekli şükür içinde olunması gerektiği şu şekilde bildirilmektedir:
“De ki: “Sizi inşa eden (yaratan), size kulak, gözler ve gönüller veren O’dur. Ne az şükrediyorsunuz?” (Mülk Suresi, 23)
Bilgisayarlardaki Virüs Tehlikesine Karşı Bağışıklık Sistemimizden Gelen Çözüm
Bir bilgisayar bir virüsten etkilenecek olursa bu, dünyadaki diğer bilgisayarların da etkilenebileceği anlamına gelir. Dolayısıyla pek çok firma, bilgisayar network sistemlerini virüslerden korumak için bir “bağışıklık sistemi” oluşturmanın gerekliliğini hissetmiş ve bu alanda çok sayıda çalışma yapmaya başlamışlardır. Bu çalışmaları sürdüren merkezlerden biri de New York’ta bulunan, IBM’in Watson Araştırma Merkezi’ndeki virüs yalıtım laboratuvarıdır. Burası, öldürücü virüslerle çalışan yüksek güvenlikli bir mikrobiyoloji laboratuvarıdır. Ayrıca burada, şimdiye kadar tanımlanmış 12.000 bilgisayar virüsünü teşhis edebilecek, aynı zamanda virüsü güvenli bir şekilde bilgisayarlardan izole ve yok edebilecek programlar üretilmektedir.
Biraz önce bahsettiğimiz siber alemdeki virüslere karşı mevcut bilgisayar sistemlerini koruyabilecek dünya çapında bir bağışıklık sistemi kurmaya çalışan firmalardan birisi de ünlü IBM firmasıdır.
Firma yetkililerinden biri olan Steve White, bu konuda çözüme ulaşabilmek için insan vücudundaki gibi bir bağışıklık sisteminin kurulması gerektiğini şöyle ifade etmektedir:
“İnsan ırkının varlığını devam ettirebilmesinin tek sebebi, sahip olduğu bağışıklık sistemidir. Siber-alemin devamı için de bir bağışıklık sistemine sahip olması şarttır.” (http://www.newscientist.com/hottopics/ai/strikesback. jsp)
Araştırmacılar bilgisayar ağları ile canlılar arasında kurdukları bu bağlantı sayesinde, bilgisayarları tıpkı savunma sistemimizin işleyişi gibi koruyan programlar üretmeye başlamışlardır. Onlara göre epidomoloji (salgın hastalıklarla ilgilenen bilim dalı) ve immunolojiden (bağışıklık sistemi ile ilgilenen bilim dalı) öğrendiklerimiz, canlı organizmaları koruduğu gibi elektronik organizmaları da yeni tehlikelerden koruyabilecektir.
Bilgisayar virüsleri, bilgisayarlara sızıp kendilerini kopyalayarak çoğaltacak ve girdiği bilgisayarda hasarlar oluşturacak şekilde dizayn edilmiş sinsi programlardır. Bu virüslerin belirtileri, tıpkı insanlarda görülen çeşitli hastalıklar gibi, bilgisayar sisteminin yavaşlaması, bazen de esrarengiz bir şekilde dosyalarda hasar oluşmasıdır.
Virüs tehdidine karşı bilgisayarınızı korumayı vaad eden programlar, bilgisayarınızın hafızası tarafından daha önce tanımlanmış virüslerin izlerini bulmak için bilgisayarın bütün belleğindeki her kodu araştıran teşhis programlarıdır. Bilgisayar virüsleri, yazılımcısının imzası niteliğini taşıyan ve tanınmasına imkan veren izler barındırırlar. Bilgisayardaki virüs tarayıcı program bu imzayı bulduğunda, bilgisayara virüsün bulaştığına dair bir uyarı verir.
Yine de anti virüs programlarının bilgisayarlar için tam bir koruma sağladığı söylenemez. Çünkü bazı kişiler birkaç gün içinde yeni virüsler hazırlayıp bilgisayar ortamlarına yerleştirebilmektedir. Bu durumda anti virüs programlarının sürekli olarak güncellenmesi, yeni virüs izlerini tanımalarını sağlayacak bilgilerin verilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla sistemler devamlı yenilenmeli ve yeni geliştirilen virüslere karşı yeni anti-virüs programlarının eklenmesi gereklidir.
Ayrıca dünya çapında internet kullanımının yayılması ile birlikte bu virüsler de çok büyük bir hızla yayılmaya ve bilgisayarlara ciddi hasarlar vermeye başlamıştır. IBM firması araştırmacıları da çözümü, doğadaki örneklerin taklit edilmesinde bulmuşlardır. Herşeyden önce bilgisayar virüslerinin de suni bir hayatı vardır ve tıpkı doğadaki biyolojik virüsler gibi, içinde bulundukları sistemi kendilerini çoğaltmak için kullanırlar. Araştırmacılar bu benzerlikten yola çıkarak insanın bağışıklık sisteminin insan vücudunu nasıl koruduğunu incelemişlerdir.
Vücut, yabancı bir organizmayla karşılaştığında hemen istilacıyı tanıyıp etkisiz hale getirecek bir antikor oluşturmaya başlar. Bağışıklık sistemi hastalığa yol açabilecek hücrenin bütününü analiz etmek durumunda da değildir. İlk enfeksiyon yatıştırıldığında, vücut ileriki bir enfeksiyonda daha hızlı karşılık verebilmek için bu antikorlardan bir kısmını hazır tutar. İşte bu hazır tutulan antikorlar sayesinde hücrenin tümünün incelenmesine gerek kalmaz. Nitekim mevcut anti-virüs programları da bütün virüsü değil ama virüsün imzasını tanıyacak bir antikoru içerirler.
Görüldüğü gibi insanları teknolojik alanda çaresiz bırakan konuların çözümleri dahi doğada mevcuttur. Her detayın düşünülmüş olduğu kusursuz bir işleyişe sahip savunma sistemimiz, daha biz doğmadan önce -bizi korumak göreviyle- hazır bulundurulmuştur. Rabbimiz herşeyi koruyan ve gözetendir. Bir ayette şöyle buyrulur:
“... Doğrusu benim Rabbim, herşeyi gözetleyip-koruyandır.” (Hud Suresi, 57)
www.nanoteknolojimucizesi.com
Her canlı üstün ve mükemmel sistemlere sahiptir. Bu mükemmel sistemler ilk yaratıldıkları anda kusursuz ve eksiksiz olarak ortaya çıkmışlardır. Çünkü Allah, “kusursuzca var eden”dir. Allah, Kuran’da şöyle buyurmaktadır:
“(Bunlar,) ‘İçten Allah’a yönelen’ her kul için ‘hikmetle bakan bir iç göz’ ve bir zikirdir.” (Kaf Suresi, 8)
Bilgisayar teknolojisi, bir sanayi dalı ile ilgili yapım yöntemlerini ve kullanılan aletleri kapsayan bilgilerin tümü demektir. Bu teknolojiyi üretmek kolay değildir. Çünkü bilgisayar teknolojisini üretebilmek için ilk önce tam bir bilgiye sahip olmak gereklidir. Daha sonra bu bilgiyi kullanacak bilim adamları ve teknik elemanların sağlanması şarttır. Ayrıca gerekli materyaller ve bu materyallerin işleneceği bir de tesis olmalıdır. İşte tüm bu nedenlerden dolayı bilgisayar üretmek kolay değildir. Oysa bugün bilim çevrelerinin birçok yatırım, bilgi ve araştırma sonucunda ürettiği bilgisayar ürünlerinin pek çoğunun benzerleri hatta daha da mükemmelleri doğada vardır. Dahası bilgisayarlara ait bazı teknolojik ürünler canlılardan örnek alınarak geliştirilmiştir.
www.bilimveteknoloji.org
Canlılar Taklit Edilerek Yapılan Biyo Bilgisayarlar
Hayvan, bitki ya da mantar olarak değerlendirilemeyen, “ökaryot” olarak adlandırılan “amipimsi” bir kökbacaklı olan canlı türü, beyni olmamasına rağmen hücrelerini organize ederek bilgiyi işleyebilir. Araştırmalar bu mikroskobik canlı türünün, kendisine zarar verebilecek ışık ve nem gibi kaynaklardan uzak kalırken, en kestirme yolu seçerek besine ulaşmayı başardığını göstermiştir. Çürüyen yapraklarda ortaya çıkan ve buralardaki bakterileri yiyerek beslenen bu canlının bazı türleri, mikroskop kullanmadan da gözlenebilir. Bilim adamları bilgisayarların hesap yükü nedeniyle yapmakta zorlandığı işlemlerin, söz konusu canlıların bilgi-işlem ve karmaşık sorunları çözen yeteneklerini taklit eden “biyo bilgisayarlar” aracılığı ile ortadan kalkacağını düşünüyorlar.
Elbette mikroskobik bir canlı türünün herhangi bir öğrenme yeteneği ve teknolojik sorunları çözebilecek aklı yoktur. Bu canlıyı böylesine mükemmel bir sistem ile yaratan herşeyin hakimi olan Yüce Allah’tır. Bir ayette Allah şöyle buyurmaktadır:
“Göklerde ve yerde her ne varsa O’nundur. Şüphesiz Allah, hiçbir şeye ihtiyacı olmayan (Gani)dır, övülmeye layık olandır.” (Hac Suresi, 64)
Örümcek Ağından, İnternet Ağına
Örümcek ağları sağlamlık, esneklik gibi özellikleri ve kullanım avantajlarının yanı sıra, bir mimarlık ve mühendislik harikasıdır. Örümcek ağı sadece sert ve estetik olmakla kalmayıp aynı zamanda adeta “akıllı”dır. Çünkü Avrupa’da yaşayan bahçe örümceği Araneus diadematus’un üzerinde bilgisayar modellerini kullanarak yapılan araştırmalarda, örümcek ağlarının farklı gerilme seviyelerine değişik tepkiler verdiği tespit edilmiştir. Örümcek ağı gerektiği zamanlarda yumuşayan, ardından yine eski sertliğine kavuşan mükemmel bir özelliğe sahiptir. Yapılan araştırmada, örümcek ağı hafif bir rüzgarda yumuşarken, genel yapısında bozulma görülmez. Ağın belli bir noktasına daha güçlü bir kuvvet uygulandığında ise ağ bu bölgede esnekliğini yitirecek şekilde katılaşmış ve kırılmıştır. Ancak bu durumun, ağın genel yapısını ve bütünlüğünü daha da güçlendirdiği ortaya çıkmıştır. Araştırmacılar farklı bölgelerindeki iplikler kırılınca, ağın normalde taşıdığından yüzde 3 ile 10 arasında daha fazla ağırlık taşıyabildiğini ortaya çıkarmış ve örümcek ağının çeliğe karşı en büyük avantajının bu özelliği olduğunu belirtmiştir.
Araştırmacılar, örümcek ağının sırlarının deşifre edilmesiyle, gelecekte internet gibi karmaşık ağların çok daha güçlü ve bozulmalara karşı dirençli olarak inşa edilebileceğini düşünmektedirler. Oluşturulacak yeni görsel ağlar çok fazla hasar görse de mekanik özelliğini yitirmeyecek, böylece sistemin bir yeri saldırıya uğrarsa, ağ sadece o noktada çökecektir. Örümcek ağı üzerindeki araştırmaların ilerlemesiyle elektrik şebekelerinden dokumacılık sektörüne kadar birçok alanda büyük atılımlar yapılabilir.
Örümcekler ne yapı statiği, ne de mimari tasarım bilirler. Böyle bir eğitimleri yoktur. Onlar da diğer canlılar gibi sadece kendilerine doğuştan, Allah tarafından gelen ilhama uyarak hareket etmektedirler. Ürettikleri mimari harikalarının tek nedeni budur. Allah bir ayetinde tüm canlıların Kendi denetimi altında olduğunu şöyle bildirmektedir:
“İşte Rabbiniz olan Allah budur. O’ndan başka İlah yoktur. Herşeyin yaratıcısıdır, öyleyse O’na kulluk edin. O, herşeyin üstünde bir vekildir.” (En’am Suresi, 102)
Akrepteki Muhteşem Bilgisayar Ağı
Çölde yaşayan kum akreplerinin gözleri hemen hemen hiç görmez. Buna karşın her bir ayağının ucunda bulunan ve “milimetrenin milyonda birinden daha küçük titreşimlere” yol açan hareketleri bile tespit eden algılayıcıları sayesinde avlarını kovalayabilir ya da düşmanlarından kaçabilirler. Kelebek konması gibi, akrebin yakınındaki en ufak bir hareket kumda titreşim dalgası oluşturur. Her dalganın yayılma hızı farklıdır. Akrep bu dalgaların kendisine ulaşma süreleri arasındaki farktan ava olan mesafesini belirler.
Avdan yayılan düşük hızlı dalganın, akrebin ava en yakın algılayıcısı ile en uzaktaki algılayıcısına ulaşmasından da avın hangi tarafta olduğu tam olarak belirlenir. Hatta bu son iki sinyal akrebin tam bir hesaplama yapabilmesi için biraz geciktirilir. Ancak bu geciktirme süresi bile göz açıp kapama süresinden kısadır. Nitekim iki sinyal arasındaki fark, saniyenin beş yüzde biri kadar ise akrep saldırı için bir an bile beklemez. Akrebin bir saniyede yüzlerce defa tespit ve hesaplama yapan alıcıları adeta bir bilgisayar ağı gibi işler. Bilim adamları bu konuda araştırmalar yürütmektedirler.
Böyle ince detaylar bu canlının Darwin’in iddia ettiği gibi tesadüfler zinciriyle oluşmadığını, Allah tarafından yaratıldığını ispat eder. Bir akrep kendi kendine vücuduna böylesine mükemmel bir bilgisayar ağı kuramaz. İnsanın bile yapamayacağı bu hareketleri kendi vücudunda kendi kendine oluşturamaz. Ancak ilhamla hareket eder ve milyonlarca yıl önce bütün bu özelliklerle birlikte yaratılmıştır. İnsanlar ancak çevrelerini dikkatlice incelediklerinde önlerinde milyonlarca yaratılış delillerinin apaçık durduğunu görebilirler. Bir ayette canlılarda bizler için yaratılan özellikler şöyle bildirilmiştir:
“Gerçekten hayvanlarda da sizin için bir ders (ibret) vardır; karınlarının içinde olanlardan size içirmekteyiz ve onlarda sizin için daha birçok yararlar var. Sizler onlardan yemektesiniz.” (Mü’minun Suresi, 21)
www.bilimdunyasi.net
Bugün pek çok bilim adamı ve araştırma-geliştirme (AR-GE) uzmanı projelerine başlamadan önce, bunun canlılardaki örneklerini araştırmakta, onlardaki sistem ve yapıları taklit etmektedirler. Bilim adamları, Allah’ın doğada yarattığı tasarımları görüp incelemekte ve bunlardan ilham alarak yeni teknolojiler geliştirmektedirler. Bu gerçek ayetlerde şöyle buyrulur: “Gerçekten hayvanlarda da sizin için bir ders (ibret) vardır; karınlarının içinde olanlardan size içirmekteyiz ve onlarda sizin için daha birçok yararlar var. Sizler onlardan yemektesiniz. Onların üzerinde ve gemilerde taşınmaktasınız.” (Müminun Suresi, 21-22)
Retina Hücrelerinden Bilgisayar Devrelerinin Tasarımına
Gözümüzün sinir hücreleri olan “retina hücreleri”nin gelen ışığı tanıyıp yorumlayarak, değerlendirdiği bilgiyi bağlantıda olduğu diğer hücrelere iletmesi, yeni bilgisayarlara model oluşturmaktadır. Bunun sebebi ise retina hücrelerinin yalnızca ışığa hassas hücrelerden ibaret olmamasıdır.
Retina birbirleriyle yoğun bir bağlantı oluşturmuş sinir hücrelerinden oluşur. Işığa ait sinyaller daha beyne iletilmeden önce birçok işlemden geçirilir. Örneğin retinayı oluşturan hücreler; cisimlerin kenarlarını hesaplar, ışık sinyalinin gücünü arttırır, aydınlık veya karanlığa göre uyum sağlar. Günümüzün güçlü bilgisayarları da bu işlemleri yerine getirebilmektedir, fakat retinadaki sinir ağı bu olağanüstü işlemi çok düşük bir güçte kolaylıkla gerçekleştirmektedir.
Sonsuz ilim sahibi Allah’ın insanın bedeninde yarattığı bu mükemmel yapıyı, benzersiz sanatı ve üstün ilmi takdir edebilen her insan, Allah’a yönelip dönmelidir. Kuran’da, bu nimetler karşısında Allah’a sürekli şükür içinde olunması gerektiği şu şekilde bildirilmektedir:
“De ki: “Sizi inşa eden (yaratan), size kulak, gözler ve gönüller veren O’dur. Ne az şükrediyorsunuz?” (Mülk Suresi, 23)
Bilgisayarlardaki Virüs Tehlikesine Karşı Bağışıklık Sistemimizden Gelen Çözüm
Bir bilgisayar bir virüsten etkilenecek olursa bu, dünyadaki diğer bilgisayarların da etkilenebileceği anlamına gelir. Dolayısıyla pek çok firma, bilgisayar network sistemlerini virüslerden korumak için bir “bağışıklık sistemi” oluşturmanın gerekliliğini hissetmiş ve bu alanda çok sayıda çalışma yapmaya başlamışlardır. Bu çalışmaları sürdüren merkezlerden biri de New York’ta bulunan, IBM’in Watson Araştırma Merkezi’ndeki virüs yalıtım laboratuvarıdır. Burası, öldürücü virüslerle çalışan yüksek güvenlikli bir mikrobiyoloji laboratuvarıdır. Ayrıca burada, şimdiye kadar tanımlanmış 12.000 bilgisayar virüsünü teşhis edebilecek, aynı zamanda virüsü güvenli bir şekilde bilgisayarlardan izole ve yok edebilecek programlar üretilmektedir.
Biraz önce bahsettiğimiz siber alemdeki virüslere karşı mevcut bilgisayar sistemlerini koruyabilecek dünya çapında bir bağışıklık sistemi kurmaya çalışan firmalardan birisi de ünlü IBM firmasıdır.
Firma yetkililerinden biri olan Steve White, bu konuda çözüme ulaşabilmek için insan vücudundaki gibi bir bağışıklık sisteminin kurulması gerektiğini şöyle ifade etmektedir:
“İnsan ırkının varlığını devam ettirebilmesinin tek sebebi, sahip olduğu bağışıklık sistemidir. Siber-alemin devamı için de bir bağışıklık sistemine sahip olması şarttır.” (http://www.newscientist.com/hottopics/ai/strikesback. jsp)
Araştırmacılar bilgisayar ağları ile canlılar arasında kurdukları bu bağlantı sayesinde, bilgisayarları tıpkı savunma sistemimizin işleyişi gibi koruyan programlar üretmeye başlamışlardır. Onlara göre epidomoloji (salgın hastalıklarla ilgilenen bilim dalı) ve immunolojiden (bağışıklık sistemi ile ilgilenen bilim dalı) öğrendiklerimiz, canlı organizmaları koruduğu gibi elektronik organizmaları da yeni tehlikelerden koruyabilecektir.
Bilgisayar virüsleri, bilgisayarlara sızıp kendilerini kopyalayarak çoğaltacak ve girdiği bilgisayarda hasarlar oluşturacak şekilde dizayn edilmiş sinsi programlardır. Bu virüslerin belirtileri, tıpkı insanlarda görülen çeşitli hastalıklar gibi, bilgisayar sisteminin yavaşlaması, bazen de esrarengiz bir şekilde dosyalarda hasar oluşmasıdır.
Virüs tehdidine karşı bilgisayarınızı korumayı vaad eden programlar, bilgisayarınızın hafızası tarafından daha önce tanımlanmış virüslerin izlerini bulmak için bilgisayarın bütün belleğindeki her kodu araştıran teşhis programlarıdır. Bilgisayar virüsleri, yazılımcısının imzası niteliğini taşıyan ve tanınmasına imkan veren izler barındırırlar. Bilgisayardaki virüs tarayıcı program bu imzayı bulduğunda, bilgisayara virüsün bulaştığına dair bir uyarı verir.
Yine de anti virüs programlarının bilgisayarlar için tam bir koruma sağladığı söylenemez. Çünkü bazı kişiler birkaç gün içinde yeni virüsler hazırlayıp bilgisayar ortamlarına yerleştirebilmektedir. Bu durumda anti virüs programlarının sürekli olarak güncellenmesi, yeni virüs izlerini tanımalarını sağlayacak bilgilerin verilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla sistemler devamlı yenilenmeli ve yeni geliştirilen virüslere karşı yeni anti-virüs programlarının eklenmesi gereklidir.
Ayrıca dünya çapında internet kullanımının yayılması ile birlikte bu virüsler de çok büyük bir hızla yayılmaya ve bilgisayarlara ciddi hasarlar vermeye başlamıştır. IBM firması araştırmacıları da çözümü, doğadaki örneklerin taklit edilmesinde bulmuşlardır. Herşeyden önce bilgisayar virüslerinin de suni bir hayatı vardır ve tıpkı doğadaki biyolojik virüsler gibi, içinde bulundukları sistemi kendilerini çoğaltmak için kullanırlar. Araştırmacılar bu benzerlikten yola çıkarak insanın bağışıklık sisteminin insan vücudunu nasıl koruduğunu incelemişlerdir.
Vücut, yabancı bir organizmayla karşılaştığında hemen istilacıyı tanıyıp etkisiz hale getirecek bir antikor oluşturmaya başlar. Bağışıklık sistemi hastalığa yol açabilecek hücrenin bütününü analiz etmek durumunda da değildir. İlk enfeksiyon yatıştırıldığında, vücut ileriki bir enfeksiyonda daha hızlı karşılık verebilmek için bu antikorlardan bir kısmını hazır tutar. İşte bu hazır tutulan antikorlar sayesinde hücrenin tümünün incelenmesine gerek kalmaz. Nitekim mevcut anti-virüs programları da bütün virüsü değil ama virüsün imzasını tanıyacak bir antikoru içerirler.
Görüldüğü gibi insanları teknolojik alanda çaresiz bırakan konuların çözümleri dahi doğada mevcuttur. Her detayın düşünülmüş olduğu kusursuz bir işleyişe sahip savunma sistemimiz, daha biz doğmadan önce -bizi korumak göreviyle- hazır bulundurulmuştur. Rabbimiz herşeyi koruyan ve gözetendir. Bir ayette şöyle buyrulur:
“... Doğrusu benim Rabbim, herşeyi gözetleyip-koruyandır.” (Hud Suresi, 57)
www.nanoteknolojimucizesi.com
Her canlı üstün ve mükemmel sistemlere sahiptir. Bu mükemmel sistemler ilk yaratıldıkları anda kusursuz ve eksiksiz olarak ortaya çıkmışlardır. Çünkü Allah, “kusursuzca var eden”dir. Allah, Kuran’da şöyle buyurmaktadır:
“(Bunlar,) ‘İçten Allah’a yönelen’ her kul için ‘hikmetle bakan bir iç göz’ ve bir zikirdir.” (Kaf Suresi, 8)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.