A9 TV Canlı Yayın

15 Mart 2011 Salı

Birbirlerini Besleyen Karıncalar


Doğadaki canlıların tümü, yaşamlarını sürdürebilmek için akıl gerektiren davranışlarda bulunurlar. Elbette ki bu özelliklerin tümünü onlara veren, onları akıllı davranacakları, bilinçli hareket edecekleri şekilde yaratan Allah'tır.

Karınca kolonilerinde yuvaya getirilen avlar ve tohumlar ortak olarak tüketilir. Böylece tüm koloninin beslenme ihtiyacı hiç problem çıkmadan giderilir. Ayrıca avcı karıncaların vücutlarında depo ettikleri sıvı besin damlaları vardır. Bu besin damlalarını hem kendi ihtiyaçları olduğu zaman, hem de yuvada bu damlaları ihtiyacı olan diğer karıncaları beslemekle kullanırlar.

Bir avcı karınca yuvaya döndükten sonra, bir süre yuva arkadaşlarının ilgisini çekmek için başını sağa sola sallar. Daha sonra sabit durur ya da doğrudan diğer karıncalara giderek sonuna kadar açık olan çene kemiğinden besin damlasını onlara sunar. Besinin çok hızlı bir şekilde koloniye dağılmasını sağlayan kursaktan geri çıkarmak suretiyle yapılan bu sıvı besin değişimi çok etkileyici bir paylaşma örneğidir.

Anlatılan bu sistem, insanları, üstün akıl sahibi bir tasarımcının varlığını kabule mecbur bırakan olaylardandır. Hiçbir gücün böylesine kompleks ve fedakarane bir depolama sistemi oluşturamayacağı bir gerçektir. Ayrıca sadece bu fedakarlık ilham edilmekle kalmamış, karıncaların vücut yapısı da bu paylaşmaya olanak sağlayacak şekilde dizayn edilmiştir.

Allah'ın hayvanlara verdiği ve onları belirli görevleri yerine getirmeye mecbur kılan söz konusu "ilham"dan, Kuran'ın Nahl (Balarısı) adlı suresinde şöyle söz edilir:

"Rabbin balarısına vahyetti: Dağlarda, ağaçlarda ve onların kurdukları çardaklarda kendine evler edin. Sonra meyvelerin tümünden ye, böylece Rabbinin sana kolaylaştırdığı yollarda yürü - uçuver. Onların karınlarından türlü renklerde şerbetler çıkar, onda insanlar için bir şifa vardır. Şüphesiz düşünebilen bir topluluk için bunda gerçekten ayetler vardır." (Nahl Suresi, 68–69)

Kuran'da elbette Allah'ın ilhamıyla özel görevler yüklenen hayvanlar tek tek sayılmamaktadır; balarısı sadece bir örnektir. Karıncaya baktığımızda ise, en az balarısı kadar mükemmel işler yapan, en az onun kadar "fedakar", "sosyal" ve görevine sadık olan bu küçük hayvanın da benzeri bir ilhamla hareket ettiğini görebiliriz.

Karıncalar ve Koku İzleri

İz iletişimi (koku izlerinin takibi), karıncalarda çok kullanılan bir metottur. Konuyla ilgili pek çok ilginç örnek vardır:

Amerika çöllerinde yaşayan bir tür karınca, ölü bir böcek bulduğunda onu taşımak ya da sürüklemek isterken çok geniş ve ağır olduğunu fark ederse, havaya zehir kesesinde üretilmiş bir koku salgılar. Uzaktaki yuva arkadaşları kokuyu algılar ve kokunun kaynağına doğru gelmeye başlarlar.

Ateş karıncaları ise besin aramak amacıyla yuvalarını terk ettiklerinde, kısa bir süre koku izini takip ederler, sonra birbirlerinden ayrılır ve tek başlarına araştırma yaparlar. Ateş karıncası besin keşfettiğinde yuvasına daha yavaş döner. Vücudu zemine iyice yakındır. Belirli aralıklarla iğnesini çıkarır ve iğnenin ucu, kalemin ince bir çizgi çizmesi gibi zemine değer. Böylece ardında besine doğru ilerleyen bir iz bırakmış olur.

Pusula Görevi Gören Karıncalar

Yiyecek arayan karıncalar, açıklanması çok zor bir faaliyeti gerçekleştirirler. Yiyecek kaynağına kıvrımlı, büklümlü bir yoldan gider, ancak yuvalarına kestirme ve düz bir yoldan geri dönerler. Peki, sadece birkaç santimetre ötelerini görebilecek durumda olan karıncalar, nasıl olup da böylesine düz bir yol oluşturabilmektedirler?

Bir bilgisayar bilimcisi Alfred Bruckstein, karıncaların zikzaklı bir yolu düz bir yola matematiksel olarak nasıl dönüştürdüklerini inceledi. Belli sayıdaki karıncadan sonra, yolun uzunluğu en minimum değerine ulaşmakta, iki nokta arasında olabilecek en kısa mesafeye yani düz bir çizgiye dönüşmekteydi. Karıncanın biyologların kısa bir süredir gözlemledikleri bu durumu, matematiksel olarak da ispatlandı.

Bu elbette büyük ustalık isteyen bir iştir. Çünkü bir insan, kendi boyutuna uyarlanmış böyle bir uzaklık için mutlaka pusula, saat ve hatta kimi zaman çok daha karmaşık aletler kullanmalı ve mükemmel bir matematik bilgisine sahip olmalıdır. Tek başına keşfe çıkan bir karıncanın ise rehberi Güneş, pusulası da dalların ve diğer işaretlerin konumudur. Daha sonra bunların şekillerini karıncalar hatırlar ve bu sayede de yuvalarına giden en kısa yolu hiç tanımadıkları halde bulabilirler. (Harun Yahya, Karınca Mucizesi)

Bir beyne sahip olmayan, düşünme ve muhakeme yeteneğinden yoksun bu küçücük canlılara bu özellikleri Allah ilham etmektedir.

Mükemmel Av Taktiği

Bazı karınca türleri; dişlerini, örümcek yumurtalarını, kırkayakları, böcekleri ve termitleri yemek için kullanırlar. Yiyecek arayan karınca, antenleriyle bir böceğin kokusunu aldığında çenesini 180 derece açarak bekler. Devamlı olarak antenlerini ileriye doğru atarak onlarla etrafını kolaçan eder. Karınca yavaş yavaş böceğe doğru yaklaşır. Antenleri ona dokunduğunda, artık küçük böcek alt çene dişlerinin ulaşabileceği mesafededir. Karınca damağını indirdiğinde, çenesi birden kapanır ve böcek bir kazığa saplanır gibi dişlerin arasına sıkışır.

Söz konusu karıncalar avlarını hemen hiç kaçırmazlar, çünkü dünyada refleksi en hızlı olan çeneye sahiptirler. Gözümüzü kırpma hızımız, tuzakçı karıncanın ısırma süratinin yanında oldukça yavaş kalır. Göz kapağının, kapanması ve açılması saniyenin 1/3'i kadar bir süre alırken, bu karıncaların (Odontomachus bawi)çenesi bunun neredeyse 100 katı hızda çalışır. Gözlenen en hızlı vuruşları 0,33 milisaniyede gerçekleşir.

Evrim yoluyla yani bilinçli bir tasarım olmadan ve tesadüfler sonucunda, böyle kusursuz bir avlanma mekanizmasının gelişebilmesi ihtimal dışıdır.

Ortaya çıkan yegane gerçek, karıncaları tüm mucizevi özellikleri ve kusursuz yaşam biçimleriyle yaratan gücün, tüm doğaya ve tüm evrene hakim olan Allah'a ait olduğudur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.