Kertenkelenin kuyruğu koptuğunda, yenisinin çıktığı hemen hemen herkes tarafından bilinir. Kertenkelenin kuyruğu gibi semenderlerin de, kolları, bacakları koptuğunda yenisi büyür.
Doğada bazı canlılarda görülen bu yenilenme özelliğine “rejenerasyon” denir. Rejenerasyon, canlılarda sınırlı bölgelerde varolan bir özelliktir. Örneğin, insanlarda deri tabakasının ve kan hücrelerinin periyodik olarak kendini yenilemesi, zarar gören karaciğerin yeniden büyümesi gibi.
Fakat sadece belirli bölgelerle sınırlıdır bu oluşum. Mesela kertenkelenin sadece kuyruğu için geçerlidir. Vücudunun başka
bir bölgesi için aynı yapılanma mümkün değildir. Semenderlerde ise yalnızca kollar ve bacaklar da rejenerasyon olur.
Bir semenderin kolu, hangi noktadan koparsa kopsun, yaklaşık 40 günde tam ve eksiksiz olarak eski halini yeniden alır. Üstelik kesilen kemik, tam da kesilen yerden devam eder; organ kesilmeden önceki uzunluğuna ve yapısına ulaşır. Sinirler, kaslar, deri, kemik, kan damarlarının dağılımı, kısaca bütün dokular, tam ve eksiksiz olarak önceki halini alır.
Blastema ‘geriye programlama’
Yakın zamanda yapılan deneyler, bu birkaç mm’lik alanda hücrelerin kesimden kısa süre sonra kendilerini geriye doğru programladığını ortaya çıkardı. Yani bu bölgedeki hücreler, kök hücre benzeri özellikler kazanırlar.
Kemik, bağdoku, kas ve yeni kolu oluşturacak bütün dokular yeniden yapılanır. Rejenerasyon için ‘mutlaka ve mutlaka’ gerekli olan bu geriye programlanmış hücreler topluluğuna “blastema” denir.
Sinirler şart
Rejenerasyonun gerçekleşmesi için mutlaka sinirlerin varlığı gereklidir. Eğer semenderin kolu kesilmeden önce uzvundaki bütün sinirler alınırsa, rejenerasyon asla gerçekleşmez.
Ancak çok şaşırtıcı birşey mümkün olmaktadır. Koldaki ana sinir, cerrahi müdahaleyle çıkartılıp, kolun yanındaki bir yaraya bağlanırsa, bu noktada yeni bir kol daha büyümeye başlar.
Hücreler doğru yönü biliyorlar
Bilimadamlarının bir türlü açıklayamadıkları bu
Bir semenderin kolu, hangi noktadan koparsa kopsun, yaklaşık 40 günde tam ve eksiksiz olarak eski halini yeniden alır. Üstelik kesilen kemik, tam da kesilen yerden devam eder; organ kesilmeden önceki uzunluğuna ve yapısına ulaşır. Sinirler, kaslar, deri, kemik, kan damarlarının dağılımı, kısaca bütün dokular, tam ve eksiksiz olarak önceki halini alır.
Blastema ‘geriye programlama’
Yakın zamanda yapılan deneyler, bu birkaç mm’lik alanda hücrelerin kesimden kısa süre sonra kendilerini geriye doğru programladığını ortaya çıkardı. Yani bu bölgedeki hücreler, kök hücre benzeri özellikler kazanırlar.
Kemik, bağdoku, kas ve yeni kolu oluşturacak bütün dokular yeniden yapılanır. Rejenerasyon için ‘mutlaka ve mutlaka’ gerekli olan bu geriye programlanmış hücreler topluluğuna “blastema” denir.
Sinirler şart
Rejenerasyonun gerçekleşmesi için mutlaka sinirlerin varlığı gereklidir. Eğer semenderin kolu kesilmeden önce uzvundaki bütün sinirler alınırsa, rejenerasyon asla gerçekleşmez.
Ancak çok şaşırtıcı birşey mümkün olmaktadır. Koldaki ana sinir, cerrahi müdahaleyle çıkartılıp, kolun yanındaki bir yaraya bağlanırsa, bu noktada yeni bir kol daha büyümeye başlar.
Hücreler doğru yönü biliyorlar
Bilimadamlarının bir türlü açıklayamadıkları bu
eksiksiz ve kusursuz yeniden oluşum mekanizması, onları farklı bir meraka yöneltmiştir. Deneylerden birinde rejenarasyon olan bölge, ters yöne tutturulmuştur. Semenderin elini beline dikmek gibi. Daha sonra herhangi bir noktadan kestiklerinde, uzvun her iki parçası da eşit uzunluğa ve yapıya tamamlanmıştır. Yani çıkan kol, vücut eksenine göre her zaman doğru yönde ve yapıda uzamaktadır.
Hormonlar:
Hormonlar her zaman canlılarda vücut gelişimi için hayati öneme sahiptir. Beynin hormon salgılayan bölgesi olan hipofiz bezi alınmış semenderlerde, rejenerasyonun gerçekleşmediği görülmüştür.
Bu da göstermektedir ki, tek bir noktadaki eksiklik sistemin bütününün iptal olmasına sebep olur. Yani semenderin kopan kolunun yeniden yapılanması için mutlaka onun vücudunda hazır bir program halinde bulunan özelliklerin eksiksiz olarak var olması şarttır. Tek bir tanesinin eksikliği durumunda bu şaşırtıcı ve mükemmel olay gerçekleşmez.
Tesadüfler bu muhteşem sistemlerin açıklaması olamaz
Tesadüflerle canlıların evrimleştiği iddiasıyla ortaya çıkan Darwinistler açısından bu oluşumun bir açıklaması yoktur. Onlar, milyonlarca yıl içerisinde, yavaş yavaş çeşitli aşamalarla canlıların özelliklerini geliştirdikleri iddiasındadırlar. Halbuki bizler doğada hangi canlıyı incelersek inceleyelim, varolan özelliklerin tek bir tanesinin eksikliği durumunda tüm sistemin iptal olduğunu görürüz. Dolayısıyla böyle bir yapının tesadüfen evrimleşmesi imkansızdır.
Örneğin, semenderin sinirlerinin olmaması veya beynindeki hipofiz bezinin eksikliği durumunda rejenerasyon kesinlikle mümkün değildir. Yüce Allah’ın yarattığı bu canlıda, Allah’ın yarattığı tüm sistem ve özelliklerin tümünün aynı anda eksiksiz olarak bulunması şarttır. Tek bir tanesi olmadığında o sistem işlemez. Bunu o canlının hücrelerine, DNA’sına kodlayan, o hayvana sonsuz yaratma gücüyle dilediği özellikleri veren Alemlerin Yaratıcısı olan Yüce Rabbimizdir.
Rabbimiz yarattığı her canlının bedeninde mükkemmel ve kusursuz işleyen bir program var etmiştir. Eğer canlılarda ‘rejenerasyon’ sistemi olmasaydı yaşam mümkün olmazdı.
Örneğin, insan derisinde meydana gelen en ufak bir tahribat, hemen ölüme yol açan bir duruma sebebiyet verirdi. Herhangi bir yerimiz kesildiğinde, üst dokuda hemen kabuk oluşumuyla bir tamirat süreci başlar ve cildi mikroplara, enfeksiyon oluşumuna karşı koruyan özel bir savunma sistemi devreye girer. Eğer vücutta böyle mükemmel bir savunma sistemi olmasaydı zincirleme birbirini takip eden ölümcül fiziksel olaylar meydana gelirdi.
Tüm varlıkları tüm mükemmel sistemleriyle yaratan Yüce Allah’tır
Allah canlıları, muhteşem sanatı ile yaratan, mükemmel bir dengede tutan, üstün Kudreti ile onları yoktan var edendir. Rabbimiz, ölümü de hayatı da var eden, “Hayy” –hayat veren- sıfatının sahibidir. Bir canlının organizma olarak eksiksiz ve mükemmel olarak tamı tamına tüm gereksinimleriyle bir arada bulunması yeterli değildir. Onun ‘canlılığa’ sahip olması için mutlaka “Hayy” sıfatının Sahibi Rabbimiz’in verdiği ruha ihtiyacı vardır. Örneğin bir beden bir bütün olarak, tüm organlarıyla mükemmel ve eksiksiz olarak dursa da, o bedene Alemlerin Rabbi olan Allah’ımız Ruh’undan üflemedikçe, o beden hayat bulmayacaktır. Yoksa etin, kemiğin, dalağın, organların bir araya gelmesi canlılığın oluşması için yeterli değildir. O canlıya, tüm hücrelerinin içindeki moleküllerine kadar hayat veren, Alemlerin Yaratıcısı olan, dirilten ve öldüren Yüce Rabbimiz’dir.
Rabbimiz bizlere dünyada, sonsuz güzellikte eserler yaratmaya kadir olduğunu bu gibi örneklerle gösterir. Düşünmemizi sağlar. Cenab-ı Allah sadece sınanmamız için yaratılan, geçici olan bu dünya hayatının da eksikliklerini kullarına daima gösterir. Asıl hayat ahirettir ve Allah ahirette sonsuz hayatı kullarına nasip edecektir. Dünyadaki her yaratılış örneği, ahireti ve Allah’ın yaratma sanatını düşündürmek için Allah’ın yarattığı vesilelerdir.
Rabbimiz canlılardaki bu harikalıkları bizlere birer iman hakikati olarak gösterir. Ayette, Rabbimiz, Bakara Suresinin 269’uncu ayetinde “Kime dilerse hikmeti ona verir; şüphesiz kendisine hikmet verilene büyük bir hayır da verilmiştir. Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp-düşünmez.” diye buyurmaktadır.
Hikmet için akıl gerekir. Görebilen bir iç göz, duyarlı bir kalp gerekir. Ayette Rabbimizin buyurduğu gibi, ancak temiz akıl sahibi olanlar, hiçbir etki altında kalmadan gördüklerini tamamen bağımsız ve açık bir şuurla değerlendirenler Allah’ın yarattıklarından öğüt alıp, bunların hikmetini kavrayıp, gerçeği fark ederler.
Kaynak: NTVBLM / Aralık 2010
Hormonlar:
Hormonlar her zaman canlılarda vücut gelişimi için hayati öneme sahiptir. Beynin hormon salgılayan bölgesi olan hipofiz bezi alınmış semenderlerde, rejenerasyonun gerçekleşmediği görülmüştür.
Bu da göstermektedir ki, tek bir noktadaki eksiklik sistemin bütününün iptal olmasına sebep olur. Yani semenderin kopan kolunun yeniden yapılanması için mutlaka onun vücudunda hazır bir program halinde bulunan özelliklerin eksiksiz olarak var olması şarttır. Tek bir tanesinin eksikliği durumunda bu şaşırtıcı ve mükemmel olay gerçekleşmez.
Tesadüfler bu muhteşem sistemlerin açıklaması olamaz
Tesadüflerle canlıların evrimleştiği iddiasıyla ortaya çıkan Darwinistler açısından bu oluşumun bir açıklaması yoktur. Onlar, milyonlarca yıl içerisinde, yavaş yavaş çeşitli aşamalarla canlıların özelliklerini geliştirdikleri iddiasındadırlar. Halbuki bizler doğada hangi canlıyı incelersek inceleyelim, varolan özelliklerin tek bir tanesinin eksikliği durumunda tüm sistemin iptal olduğunu görürüz. Dolayısıyla böyle bir yapının tesadüfen evrimleşmesi imkansızdır.
Örneğin, semenderin sinirlerinin olmaması veya beynindeki hipofiz bezinin eksikliği durumunda rejenerasyon kesinlikle mümkün değildir. Yüce Allah’ın yarattığı bu canlıda, Allah’ın yarattığı tüm sistem ve özelliklerin tümünün aynı anda eksiksiz olarak bulunması şarttır. Tek bir tanesi olmadığında o sistem işlemez. Bunu o canlının hücrelerine, DNA’sına kodlayan, o hayvana sonsuz yaratma gücüyle dilediği özellikleri veren Alemlerin Yaratıcısı olan Yüce Rabbimizdir.
Rabbimiz yarattığı her canlının bedeninde mükkemmel ve kusursuz işleyen bir program var etmiştir. Eğer canlılarda ‘rejenerasyon’ sistemi olmasaydı yaşam mümkün olmazdı.
Örneğin, insan derisinde meydana gelen en ufak bir tahribat, hemen ölüme yol açan bir duruma sebebiyet verirdi. Herhangi bir yerimiz kesildiğinde, üst dokuda hemen kabuk oluşumuyla bir tamirat süreci başlar ve cildi mikroplara, enfeksiyon oluşumuna karşı koruyan özel bir savunma sistemi devreye girer. Eğer vücutta böyle mükemmel bir savunma sistemi olmasaydı zincirleme birbirini takip eden ölümcül fiziksel olaylar meydana gelirdi.
Tüm varlıkları tüm mükemmel sistemleriyle yaratan Yüce Allah’tır
Allah canlıları, muhteşem sanatı ile yaratan, mükemmel bir dengede tutan, üstün Kudreti ile onları yoktan var edendir. Rabbimiz, ölümü de hayatı da var eden, “Hayy” –hayat veren- sıfatının sahibidir. Bir canlının organizma olarak eksiksiz ve mükemmel olarak tamı tamına tüm gereksinimleriyle bir arada bulunması yeterli değildir. Onun ‘canlılığa’ sahip olması için mutlaka “Hayy” sıfatının Sahibi Rabbimiz’in verdiği ruha ihtiyacı vardır. Örneğin bir beden bir bütün olarak, tüm organlarıyla mükemmel ve eksiksiz olarak dursa da, o bedene Alemlerin Rabbi olan Allah’ımız Ruh’undan üflemedikçe, o beden hayat bulmayacaktır. Yoksa etin, kemiğin, dalağın, organların bir araya gelmesi canlılığın oluşması için yeterli değildir. O canlıya, tüm hücrelerinin içindeki moleküllerine kadar hayat veren, Alemlerin Yaratıcısı olan, dirilten ve öldüren Yüce Rabbimiz’dir.
Rabbimiz bizlere dünyada, sonsuz güzellikte eserler yaratmaya kadir olduğunu bu gibi örneklerle gösterir. Düşünmemizi sağlar. Cenab-ı Allah sadece sınanmamız için yaratılan, geçici olan bu dünya hayatının da eksikliklerini kullarına daima gösterir. Asıl hayat ahirettir ve Allah ahirette sonsuz hayatı kullarına nasip edecektir. Dünyadaki her yaratılış örneği, ahireti ve Allah’ın yaratma sanatını düşündürmek için Allah’ın yarattığı vesilelerdir.
Rabbimiz canlılardaki bu harikalıkları bizlere birer iman hakikati olarak gösterir. Ayette, Rabbimiz, Bakara Suresinin 269’uncu ayetinde “Kime dilerse hikmeti ona verir; şüphesiz kendisine hikmet verilene büyük bir hayır da verilmiştir. Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp-düşünmez.” diye buyurmaktadır.
Hikmet için akıl gerekir. Görebilen bir iç göz, duyarlı bir kalp gerekir. Ayette Rabbimizin buyurduğu gibi, ancak temiz akıl sahibi olanlar, hiçbir etki altında kalmadan gördüklerini tamamen bağımsız ve açık bir şuurla değerlendirenler Allah’ın yarattıklarından öğüt alıp, bunların hikmetini kavrayıp, gerçeği fark ederler.
Kaynak: NTVBLM / Aralık 2010
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.