Akıl; Allah’ın izni ile, derin düşünebilmek, olaylardaki hikmetleri görebilmek, evrendeki olağanüstü yaratılışı kavrayabilmek ve doğruyu yanlıştan ayırt edebilmek gibi çok önemli niteliklerin kaynağıdır. Dolayısıyla insanın dünyada sahip olduğu en büyük nimetlerden biri akledebilme yeteneğidir. Akıl ve zeka hakkında insanların birçoğunun bilmedikleri ya da gözden kaçırdıkları çok önemli bir gerçek vardır: Zannedildiği gibi her insan akıllı değildir. Her insan doğuştan belirli bir zekâya sahiptir, fakat akıl belirli şartlara bağlı olarak oluşan özel bir yetenektir.
Temiz akıl sahibi olmak; derin düşünebilmeyi, incelikleri kavrayabilmeyi, hikmetli konuşabilmeyi, doğruyu yanlışı birbirinden ayırt edebilmeyi, olaylar hakkında muhakeme yapabilmeyi, isabetli kararlar alabilmeyi ve her olayda hayır görebilmeyi ifade eder. Vicdanının sesini dinleyerek Allah’a yönelen her insan, kısa sürede temiz bir akla sahip olabilir. Bunun için yapılması gereken, Allah’a samimiyetle iman etmek, O’ndan gereği gibi korkmak ve Rabbimiz’in istediği gibi bir yaşam sürmektir. Bu samimi iman, insana akıl kazandırır. Yüce Rabbimiz, akıl sahibi kullarının özelliklerini Kuran’da şu şekilde bildirir:
“Ki onlar, sözü işitirler ve en güzeline uyarlar. İşte onlar, Allah’ın kendilerini hidayete erdirdiği kimselerdir ve onlar, temiz akıl sahipleridir.” (Zümer Suresi, 18)
Gerçek Akıl Sahibi Nasıl Olunur?
Akıl kullanmak, bir konu hakkında köklü çözüm önerileri getirebilmek, kalıplaşmış hatalı davranışların dışına çıkabilmek iman edenlere özgü özelliklerdir. Akıl sahipleri bu önemli özelikleri şöyle kazanırlar
Akıl, insanın hayatının sonuna kadar artabilen ve gelişebilen bir yetenektir. Aklın bu özelliği tamamen Allah korkusu ve vicdan ile bağlantılıdır. Yüce Allah, “Öyleyse güç yetirebildiğiniz kadar Allah’tan korkup-sakının, dinleyin ve itaat edin…” (Teğabün Suresi, 16) ayetinde bildirdiği gibi inananlara güçlerinin yettiği oranda Kendisi'nden korkup sakınmalarını emretmiştir. Çünkü samimiyet ve Kendi rızasını kazanmak için gösterilen ciddi çaba oranında müminlere verdiği anlayışı artırabilir ve sahip oldukları “doğruyu yanlıştan ayırma kabiliyetini” geliştirebilir. Bu, Allah’ın iman edenlere desteği ve Kuran’ın önemli bir sırrıdır. (Enfal Suresi, 29)
- Kuran’ı ve Peygamberimiz (sav)’in Sünnet-i Şeriflerini Rehber Edinerek…
Rabbimiz’in kullarına, Kendisi’ni tanıttığı, dünya hayatının gerçek amacını, ahireti, güzel ahlakı bildirdiği Kuran ve Peygamberimiz (sav)’in hadisleri insanın aklını açacak olan kaynaktır. İnsan Allah’ın vesile etmesi ile;
-Hatalarını anlayabilir, tevbe edip, hatasını tekrarlamaktan kaçınabilir.
-Allah’ın büyüklüğünü her türlü noksandan münezzeh olduğunu anlayabilir.
-Hayatını Rabbimiz’in rızasını, rahmetini kazanabilecek biçimde düzenleyebilir.
-Allah’ın emir ve yasaklarını titizlikle koruyabilir ve gerçek hayat olan ahirette cenneti kazanmayı umabilir.
İnsanın fıtratına uygun olan bu yola uymak ise aklı açar. Çünkü akıl imanda derinleşmenin doğal bir sonucudur. Yüce Allah Kuran’ın temiz akıl sahipleri için yol gösterici bir kitap olduğunu bir ayette Şöyle haber vermiştir:
“İşte bu (Kur’an) uyarılıp korkutulsunlar, gerçekten O’nun yalnızca bir tek İlah olduğunu bilsinler ve temiz akıl sahipleri iyice öğüt alıp düşünsünler diye bir bildirip-duyurma (bir bela)dır.” (İbrahim Suresi, 52)
Yüce Rabbimiz, Kuran’daki pek çok ayette insanları düşünmeye davet etmektedir. Düşünmek, özellikle “göklerdeki ve yerdeki” yaratılış delilleri üzerinde düşünmek; insanın, alemleri yoktan var eden, sonsuz güç sahibi Yüce Allah’ı takdir edebilme gücünü, akledebilme yeteneğini ve kavrayışını dolayısıyla Allah korkusunu ve Allah’a olan yakınlığını artıran en önemli vesilelerden birisidir. İman hakikatlerini araştırmak, öğrenmek, düşünmek ve yorumlamanın müminler için önemi Kuran’da şu şekilde haber verilir:
“Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah’ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki:) “Rabbimiz, Sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek yücesin, bizi ateşin azabından koru.”” (Al-i İmran Suresi, 191)
Yüce Allah’ın İman Etmiş Seçkin Kullarına Nasip Ettiği Aklın İnsana Kazandırdığı Üstün Özellikler
- Feraset ve Basiret
Feraset (çabuk sezme ve anlama yeteneği) ve basiret (bir konunun özünü kavrama gücü, gerçeği tüm detaylarıyla görebilme kabiliyeti ve ileri görüşlülük) “akıl” ile kazanılabilir. Feraset ve basiret sahibi bir insan, karşılaştığı herhangi bir olayı, bir tavrı ya da bir sözü en doğru şekilde analiz edebilme yeteneğine sahiptir. Geçmişte edindiği tecrübelerden de faydalanarak en akılcı sonuçları çıkarır ve bu bilgileri ilerisi için en isabetli şekilde kullanabilir. İçinde bulunduğu ortamı, şartları ve imkanları akılcı bir bakış açısıyla değerlendirir. Bir işe atılacağı zaman mutlaka bu konuda gerekli olabilecek her türlü tedbiri alır, olası aksaklıkları tespit eder ve bu doğrultuda hareket eder. Allah’ın verdiği akıl sayesinde her konuşması isabetli, her tavrı itidalli ve her düşüncesi keskin bir aklın ve kavrayışın tecellisi haline gelir.
Allah bir ayette, basiretin önemine dikkat çekmiş ve bu özellikten yoksun olan kimseleri de “kör” olarak nitelendirmiştir:
“Kör olanla (basiretle) gören bir olmaz; iman edip salih amellerde bulunanlarla kötülük yapan da. Ne az öğüt alıp- düşünüyorsunuz.” (Mümin Suresi, 58)- Hikmet; Anlatım Çarpıcılığı ve Hitabet Kabiliyeti
Aklın bir başka yönü de insanın tüm tavırlarına ve konuşmalarına “hikmet” kazandırmasıdır. Ancak insanların büyük çoğunluğu hikmetli tavır ve konuşmaların kaynağının akıl olduğunu bilmez. Aksine hikmetli konuşmanın eğitim ve tecrübe ile elde edilebilecek bir özellik olduğunu düşünürler. Oysa güzel ve etkili konuşma hiçbir kurala bağlanmamış, ezberlenmemiş kişinin içinden geldiği gibi, hiç zorlanmadan, suni bir tavra gerek duymadan yaptığı “samimi konuşma”dır ki, bu da sadece gerçek akıl sahibi kimselerde görülebilir. Hikmetli konuşan kişi, samimi sözleriyle insanların kalplerinde derin bir etki uyandırır. Çünkü anlatmak istediği bir şeyi olabilecek en özlü şekilde, en çarpıcı örneklerle ve olabilecek en samimi şekilde ifade eder. Akıl ile hikmet arasındaki ilişki, Kuran’da şöyle bildirilmiştir:
“Kime dilerse hikmeti ona verir; Şüphesiz kendisine hikmet verilene büyük bir hayır da verilmiştir. Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp düşünmez.” (Bakara Suresi, 269)- Üstün Teşhis Kabiliyeti
Aklın insana kazandırdığı bir başka önemli özellik de “teşhis kabiliyeti”dir. İnsanlar genellikle hemen her konu hakkında teşhis yapar, fikir beyan ederler. Ancak akıl sahiplerinin farklılığı, Allah’ın izniyle çoğu insanın fark edemediği detayları rahatlıkla görebiliyor olmaları ve teşhislerinin daima hızlı ve isabetli olmasıdır. Akıl sahiplerinin bu özelliği onlara hayatın her alanında büyük bir üstünlük ve kolaylık sağlar. Herşeyden önce, karşılaştıkları her insanın karakterini çok iyi ve ayrıntılı bir biçimde analiz edebildikleri için, dostlarını ve düşmanlarını rahatlıkla ayırt edebilirler. Lehlerinde ya da aleyhlerinde gelişen bir olayı henüz başlangıcında iken fark edebilir, buna göre tedbir alabilirler. Allah’ın Kuran’da tanıttığı insan karakterlerinden yola çıkarak, karşılaştıkları insanların karakterlerini çok kısa bir sürede kavrayabilirler. Ayrıca çevrelerinde bulunan insanlardaki güzel vasıfları, çoğu kimsenin fark edemediği incelikleri, akıl alametlerini görebilenler de yine ancak akıl sahipleridir.
- Güçlü Bir Kişilik
Akıl
sahibi bir insanın “güçlü kişilik” kavramı, din ahlakından uzak yaşayan toplumlarda bilinen anlamından çok farklıdır. Bu tür toplumlarda insanlar, şahsiyetli olmanın, ancak kibir, resmiyet ve ciddiyet ile elde edilebileceğine inanırlar. Oysa bu daha ziyade, göz boyamaya ve etrafta şahsiyetli bir insan “imajı” oluşturmaya yönelik uygulanan yapay bir tavırdır. Kuran ahlakına göre güçlü bir kişilik ise insanın Allah’tan çok korkması ve bu nedenle de Kuran ahlakını yaşamakta kararlılık göstermesi ile ortaya çıkar. Böyle bir kişi hiçbir koşulda, hiçbir dünyevi çıkar için Allah’ın kendisine bildirdiği doğrulardan taviz vermez, basit ve çirkin tavırlara tenezzül etmez. İnsana kişilik kazandıran asıl özellikler bunlardır ve bu konuda kararlılık gösterebilen kimseler de akıl sahipleridir. Kuran’da doğru yoldan asla sapmayan akıl sahibi kişiler, bu tavırlarından dolayı şöyle müjdelenmişlerdir:“Şüphesiz: “Bizim Rabbimiz Allah’tır” deyip sonra dosdoğru bir istikamet tutturanlar (yok mu); onların üzerine melekler iner (ve der ki:) “Korkmayın ve hüzne kapılmayın, size vadolunan cennetle sevinin.” (Fussilet Suresi, 30)
Yazı boyunca anlatılan tüm bu özellikleri kazanmaya vesile olan keskin bir akla sahip olmayı, ulaşılması zor bir hedef olarak görmek doğru değildir. Yapılması gereken, güçlü bir Allah sevgisine sahip olmak, O’ndan gereği gibi korkmak ve Rabbimiz’in istediği gibi bir yaşam sürmektir. Samimi iman, Yüce Rabbimiz’in izniyle insana, hayatının her anını etkisi altına alan bu berrak aklı kazandıracaktır. Bu müjde, bir ayette şöyle bildirilmiştir:
“Ey iman edenler, Allah’tan korkup- sakınırsanız size doğruyu yanlıştan ayıran bir nur ve anlayış (furkan) verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allah büyük fazl sahibidir.” (Enfal Suresi, 29)
Gerçek akıl; müminlerin Allah’ı çok daha iyi ve yakından tanımalarını, her an her yerde O’nun tecellilerini görmelerini ve Allah’ın kudretini hakkıyla takdir edebilmelerini sağlar. Onlara, kültürlü, derin düşünen, Allah’ın yaratmasındaki üstün sanatı ve hikmetleri kavrayabilen bir yetenek kazandırır.
Gerçek şahsiyetin ne kibirle, ne ciddiyet ve resmiyetle, ne de dış görünüşle ilgisi vardır. Kuran ahlakına göre güçlü bir kişilik ve akıl insanın Allah’tan çok korkması ve bu nedenle de Kuran ahlakını yaşamakta kararlılık göstermesi ile ortaya çıkar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.