A9 TV Canlı Yayın

18 Aralık 2014 Perşembe

Beyinde Yeni Bir Tamir Sistemi Tespit Edildi

beyinde-tamir
Duke Üniversitesi’nden araştırmacılar yetişkinlerin beyinlerde kök hücrelere yeni nöronlar üretmelerini söyleyen bir tür sinir hücresi buldular. Bu deneyler henüz başlangıç aşamasında olmasına rağmen, beynin içeriden kendini tamir edebildiği ihtimalini ortaya koyuyor.

Sinir bilimciler, bir süredir beynin yeni nöron üretimini yönlendirme kapasitesine sahip olduğunu düşünüyorlardı. Fakat bu talimatların nereden geldiğini belirlemek oldukça zordu.

Kobaylar üzerinde yapılan araştırmalarda bilim adamları yetişkin beyninin en dış tabakasında SVZ adlı ektoderm kökenli bölgede daha önce tanımlayamadıkları bir tür nörona rastladılar. Bu nöronlar asetilkolin nörotransmiteri üretmek için gerekli olan kolin asetiltransferaz (ChAT) enzimini üretiyorlardı. Optogenetik araçlar kullanarak lazer ışığı ile bu ChAT+ nöronlarının yukarı ve aşağı yöndeki geçiş frekanslarını izlediler. Bu şekilde beyindeki kök hücre artışını açıkça tespit ettiler.

Olgun ChAT+ nöron hücreleri topluluğu, kök hücreleriyle açık bir şekilde iletişim kurabilen ancak nasıl olduğu henüz açıklanamayan sinir sisteminin bir bölümünü oluşturuyor. Bunlar yeni sinir hücresi üretilmesini sağlıyorlar. Araştırmacılar bu sistemin tüm parçalarını henüz tam olarak bilmiyor veya kullanılan şifreyi de belirlemiş değiller. Fakat ChAT+ nöronlarına ait sinyalleri kontrol ederek bunların SVZ bölgesindeki yeni sinir hücrelerinin üretiminin kontrolünde gerekli ve yeterli olduklarını tespit ettiler.

Duke Üniversitesi Beyin Bilimleri Enstitüsü’nden Dr. Kuo: “Yetişkin beyninde sinir hücresi üretiminin nasıl sağlandığını belirlemek için çalışıyoruz. Bu gizli yolun ortaya çıkmış olması hiç beklenmedik ve heyecan verici bir gelişme.” 

Bilim insanlarının yaptığı her buluş ancak Allah’ın izniyle olmaktadır. Rabbimiz biz kullarını daha rahat ettirecek, daha sağlıklı kılacak ortamlara kavuşturmak için bilimi vesile kılmaktadır. Allah bir ayetinde “Ayetlerimiz onlara, gözler önünde sergilenmiş olarak gelince..” (Neml Suresi, 13) şeklinde buyurduğu gibi Allah’ın varlığını gösteren deliller açıkça gözlerimizin önüne sergilenmektedir.

Bahsettiğimiz bu gelişmeler ileride muhtemelen felç gibi sinir dokusunun kaybından oluşan ve günümüzde henüz tedavisi mümkün olmayan hastalıklara da ışık tutan çalışmalardır. Bilimdeki bu ilerlemeler, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in Mehdiyet döneminde ahir zamanda insan ömürlerinin uzayacağına dair buyurduğu hadislerinin de doğruluğuna işaret eder.

7 Aralık 2014 Pazar

Dünyanın En Kuvvetli Yapıştırıcısı

Nehirlerde, su kaynaklarında ve su kanallarında yaşayan Caulobacter crescentus isimli tatlı su bakterisi, bulunduğu yerde kalabilmek için doğadaki en kuvvetli yapıştırıcıyı kullanır.

Bakterinin tutunmak için salgıladığı yapışkan sıvı, en güçlü endüstriyel yapıştırıcılardan dahi üç kat güçlüdür.

Caulobacter crescentus isimli tatlı su bakterisi,Bilim adamları bu bakterilerden birini yapıştığı yerden ayırabilmek için 1 mikronewtonluk bir kuvvet uygulanması gerektiğini buldular. Bakterinin bu yapışma kuvveti, YTL büyüklüğündeki bir bozuk paranın üstüne üç ya da dört araba koyulduğunda elde edilen etkiye eşdeğerdir. Çok daha şaşırtıcı olan ise bu yapışkanın ıslak zeminlerde bile etkili olmasıdır.

Indiana Bloomington Üniversitesi’nde bu bakteri üzerine araştırmalar yapan bakteriyolog Yves Brun, “bu yapıştırıcı kendiliğinden eriyebilen cerrahi yapıştırıcı olarak kullanılabilir.” diyor.

Bilim adamları şimdi, Allah’ın doğada yarattığı bu mucizevi yapıştırıcıyı inceleyip ondan aldıkları ilhamla geliştirilecek yeni yapıştırıcıları nasıl kullanabileceklerini düşünüyorlar. Yves Brun de yapışkanın ameliyatlarda yaraları kapatmada ya da dişçilikte geniş bir kullanım alanı bulacağı görüşünde.

Bu bakteri kendisini kayalara ve cam pipetlerin iç yüzeylerine ince uzun sapından yapıştırıyor. Bakterinin sapında, üzeri zincir şeklindeki şeker molekülleri ile kaplı bir tutunma aleti var. Bakterinin kuvvetli bir şekilde yapışmasını bu şeker moleküller sağlıyor. Caulobacter her türde zemine yapışmak için özel bir vantuzlu tutunma aleti ile yaratılmış.

Birçok kabuklu deniz canlısı yaşamaları için ihtiyaç duydukları doğal yapıştırıcıyı üretecek biçimde yaratılmıştır. Bu yapıştırıcılar bazen resimdeki midyenin sadece altı noktadan kendisini asmasını sağlayacak kadar güçlü olabilmektedir. Ancak midyenin yapıştırıcısı bile tatlı su bakterisininkinin yanında oldukça zayıf kalmaktadır.

Bilim adamları şimdi bu yapıştırıcıyı üretebilmek için çalışıyorlar. Bunu yaparken hiçbir yere değmemesine dikkat etmeleri gerekiyor, çünkü yapıştırıcı tazyikli sudan bile etkilenmediği için, yıkayarak temizlemek mümkün olmuyor.

Bakteride bulunan bu yapıştırıcıyı taklit etme girişimi, bugün evrim teorisini savunan bilim adamları için de çok büyük bir hezimet anlamına gelir. Çünkü, sözde evrim basamağının en gelişmiş canlısı olarak kabul ettikleri insanın, sözde en basit yapılı canlılardan biri olarak kabul ettikleri bakteriyi taklit etmeye çalışması; ondan ilham alması evrimciler açısından kabul edilemez bir durumdur.

Evrim teorisini savunanlar, aslında bu canlıların basit bir yapılarının olmadığını çok iyi bilirler. Bu nedenle, söz konusu mükemmel canlıların özelliklerine değinirken, sahip oldukları mekanizmaları açıklamaya çalışırken sürekli olarak bir çıkmaz ve tereddüt içindedirler. Mikroskobik bir canlının varlığını açıklamaktan aciz olan evrim gibi bir teorinin karşılaşmaktan çekindiği en büyük gerçeklerden biri işte budur. 21. yüzyılın gelişen bilim ve teknolojisi evrim teorisi yalanını bir kez daha ortaya çıkarmıştır. Bu canlılarda karşılaştığımız her özellik, Allah’ın gözle görünmeyen bir canlıda nasıl kusursuz bir sanat meydana getirdiğini keşfedebilmek ve bunu takdir edebilmek için bir yol olacaktır.