A9 TV Canlı Yayın

5 Ekim 2014 Pazar

Darwinizm'i Yalanlayan Hormonlar

 Siz hiç farkında olmadığınız halde, vücudunuzda her an binlerce emir gider gelir ve yaşamınızı en uygun ve en kolay hale getirir. Örneğin, heyecanlandığınızda veya korktuğunuzda, sinir hücreleriniz derhal sinyal sistemini uyarır ve büyük bir hızla ve yolunu şaşmadan hedefe ulaşarak böbrek üstü bezlerinizi hareketlendirir. Mesajı alan böbrek üstü bezleri adrenalin hormonu salgılar. 

Adrenalin hormonu ise kana karışarak, neredeyse bütün vücudu alarma geçirir. Sindirim organlarının hareketlerini engeller ve sindirme sürecini durdurur. Böylece sindirime katılmayan önemli miktarda kan, kasları beslemek üzere boşta kalmış olur. Aynı zamanda kalbin ritmi hızlanır, kan basıncı artar. Akciğerlerin bronşları genişleyip, oksijen girişini ve kanın oksijenle beslenmesini hızlandırır. Kandaki şeker miktarı artar. Bu da kaslara fazladan enerji sağlar.

 Nihayet gözbebekleri genişler ve gözlerin ışık uyarımlarına karşı duyarlılığı artar. Bütün bu etkiler biraraya geldiğinde ise, bir insan ister kaçma, ister savunma, isterse de saldırma durumuna geçmek üzere olsun, her durumda büyük bir performans göstermeye hazır duruma gelir.

 Sinir hücreleri, cansız ve bilinçsiz atomlardan oluşan yapılardır. Ancak bu atomlar, vücudun ihtiyaç duyduğu durumları hemen anlayarak, vücudun ilgili yerine derhal mesaj gönderirler. Mesajı alan yer de kendisine gelen mesajı hemen anlar ve harekete geçerek gerekli hormonu üretir. . Bu kusursuz sistemlerin üstün bir Yaratıcı olan Allah tarafından yaratıldıkları açık ve kesin bir gerçektir.

Uzaydaki Olağanüstü Detaylar

Güneş Dünya'ya yaşam sağlayabilmek için en uygun büyüklükte ve Dünya'ya en uygun uzaklıktadır. 
 
Evrende bir yıldız ne kadar büyükse o kadar hızla yanar. Bizi ısıtan ve bize besin ve yaşam sağlayan Güneş, eğer şu an olduğundan on kat daha büyük olsaydı, oluşumundan on milyar yıl sonra değil, on milyon yıl sonra sönecekti ve bizler şu anda burada olamayacaktık. Eğer Güneş'e çok yakın bir yörüngede bulunsaydık, Yerküre üzerindeki her şey buharlaşıp yok olurdu. Çok daha uzak bir yörüngede olsaydık, bu durumda da her yeri buzlar kaplayacaktı.
 
Güneş, Dünya'ya yaşam sağlayabilmek için en uygun büyüklükte ve Dünya'ya en uygun uzaklıktadır. 

Dünya eğer Güneş'ten yalnızca %1 oranında uzak ya da ona %5 oranında yakın olsaydı, üzerinde yaşanılamaz bir gezegen olurdu. Söz konusu yüzdeler, evrendeki büyük sayılar dikkate alındığında aslında oldukça küçük mesafe birimleridir.
 
 Bunu anlayabilmek için Venüs'ü örnek verebiliriz. Dünya'dan hemen önceki gezegen olan Venüs'e Güneş'in sıcaklığı bizden sadece iki dakika önce ulaşır. Büyüklük ve yapı açısından Venüs Dünya'ya oldukça benzerdir, fakat yörüngesel mesafedeki küçük bir fark, bu iki gezegen arasındaki "yaşam" farkının oluşmasının sebebidir. Bu iki dakikalık farkın sonucunda Venüs'ün yüzey sıcaklığı 4700C'ye ulaşır. Bu sıcaklık, kurşunu bile eritebilecek kadar yüksektir. Yüzeyindeki atmosferik basınç ise Dünya'dakinin 90 katıdır. Böyle bir basınç altında, insan yaşamı mümkün değildir. (Hemen Her Şeyin Kısa Tarihi, Bill Bryson, Boyner Yayınları, 2003, sf. 216-217) 
 
Elbette ki Allah, uzayda var olan tüm gezegenler üzerinde yaşam yaratabilirdi. Ancak Allah, yaşamı yalnızca Dünya üzerinde var etmiştir. Bunun için sayısız faktörü hassas dengelere bağımlı kılmıştır. (Harun Yahya) Bunlardan sadece birinin dengesinin bozulması, Dünya üzerindeki yaşamı sona erdirmeye yeterlidir. Dünya üzerindeki yaşam, onun sahip olduğu kusursuz denge ve bunların bağımlı olduğu sebepler, tüm bunları yaratan Allah'ın kontrolü altındadır. Yaratılan her şey gibi üzerinde yaşadığımız Dünya da, Yüce Allah'ın kusursuz sanatına sahiptir. 

"O, sabahı yarıp çıkarandır. Geceyi bir sükun (dinlenme), Güneş ve Ay'ı bir hesap (ile) kıldı. Bu, üstün ve güçlü olan, bilen Allah'ın takdiridir." (Enam Suresi, 96)