Pek çok bilimsel konunun tarihte çok eskilere uzandığına dair bir
kanaatimiz vardır. Halbuki bilimsel keşiflerin bir kısmı, özellikle
insan DNA’sıyla ilgili bilgiler sanıldığı kadar da çok eski tarihlere
uzanmaz. Hemen hemen pek çoğu yakın geçmişte bulunmuş keşiflerdir.
Örneğin DNA dizileri (DNA izi) 1987 yılında Leicester Üniversitesi’nde
biyokimya profesörü olan Alec Jeffreys tarafından keşfedilmiştir.
Ve tarihte ilk kez adli tıp, DNA üzerinden suçlu tespit edebilme kolaylığına erişmiştir.
Globin proteini üzerinde çalışan Jeffreys, bu çalışmaları esnasında DNA
dizilerinin insandan insana, barkod sistemi gibi farklılık
gösterdiğini, herkesin DNA’sının kendisine özel bir sistem olduğunu
tespit etmiştir.
Bu vesileyle hata yapma riski neredeyse kalmamış ve gerçek suçlular tek
tek tespit edilebilmeye başlanmıştı. Çünkü DNA izi %99,99 ihtimalle
bizlere doğru bilgi verir. Hiç kimsenin DNA izi bir başkasının DNA
iziyle aynı değildir.
Bu vesileyle her canlının sahip olduğu özelliği öğrenmemiz mümkün olur.
Örneğin hakkında hiç bir bilgimiz olmayan 5 adet kan örneğinin
DNA’sından, bunların hangi canlılara ait olduğunu tespit etmemiz
mümkündür.
Kuş, kedi, insan, balık, tavşan. Kan örnekleri bizlere kimlik
bilgilerini hemen verir. Dolayısıyla herhangi bir kan örneğinin kime ait
olduğu hakkındaki bilgiye de hemen ulaşırız.
Bunları, saç teli, kıl, kepek, deri, kan, tükürük, ağız içi hücreleri,
tırnak gibi yollarla kolaylıkla elde etmek mümkündür. Birkaç saat
içerisinde otomatik cihazlarla DNA izi çıkarma işlemi kolaylıkla
yapılabiliyor. Hatta 300 bin yıl öncesinden kalan bir mumyanın
DNA’sından dahi DNA izine ulaşmak mümkün.
Bir kıl kökü bizim için son derece küçük bir parçadır belki ama mikro
boyutta bir kıl kökünde binlerce hücre bulunur. Tek bir hücrenin
DNA’sından ise bir insanın kim olduğu bilgisine ulaşırız. Bu Allah’ın
yaratmış olduğu bir harikadır.
Örneğin 1953’te DNA sarmalını ilk bulan Watson, kendi DNA’sını
incelemiş, ve köklerinin Afrika’ya dayandığını öğrenince büyük bir
şaşkınlık yaşamıştır.
Bu işlem için genellikle yanak içi mukoza hücreleri kullanılır.
Hücrelerin zarları parçalanarak DNA ortaya çıkarılır. Bunun için toz
solüsyonları ve DNA’nın sarılı olduğu proteinleri parçalayan enzimler
kullanılır. Bu işlem 1-2 saat sürer. Kalite kontrolü açısından yapılan
bir nevi teyit niteliğindeki işlem için ise 2-3 saatlik bir süre daha
gerekir.
Elde az miktarda DNA varsa bunu çoğaltmak da mümkündür. Örneğin tek bir
kıldan elde edilen DNA yeterli olmazsa, bunu çoğaltmak için, 2-3 saat
süren polimeraz zincir tepkimesi (PCR) yöntemi kullanılır. Moleküler
biyoloji laboratuvarlarının vazgeçilmezi haline gelen bu keşif, kaşifi
tarafından Nobel Ödülü almış bir yöntemdir. PCR ile çoğaltılan DNA
molekülleri, 2-3 saat süren elektroforez yöntemi ile elektrik alanda
hareket ettirilirler. Yani bir cihaz herkeste farklı olan DNA
dizilerindeki A, T, G ve S moleküllerini okur. Sonuç olarak uzmanlar
kişinin DNA izini analiz etmiş, kişinin barkodunu çıkarmış olurlar.
Tek bir DNA’nın yaptığı tanıyı hiçbirimizin yapması asla ve asla mümkün
değildir. Tek bir DNA’da kişiye ve canlıya ait ansiklopediler dolusu
bilgi kayıtlıdır.
Elimizde 1000 yıllık bir kafatası olduğunu farz edelim. Herhangi
birine, “Bu kişinin kaşı, göz rengi, saç rengi, boyu, kimliği hakkında
bize doğru bilgileri ver” diyelim. Buna tahminlerin ötesinde doğru cevap
verebilecek tek bir insan dahi yoktur. Gözle dahi göremediğimiz DNA’nın
içinde ise o kişiye ait her türlü bilgi vardır.
İşte bu Allah’ın, yarattığı her şeye yüklediği mucizevi detaylara örnek
konulardan bir tanesidir. Allah’ın yaratma sanatının delillerini
yaratılan her şeyde görürüz. Allah yarattığı her şeye üstün bir
Yaratıcı’nın var olduğuna dair insanları düşündürecek işaretler
kodlamıştır. Evrende var olan her şey bizleri Allah’ın varlığının
delillerine götürür. Ve hiç bir şeyin asla kendi kendine tesadüfen var
olamayacağını ilim sahibi olan kişiler çok iyi bilirler.
İnsanların bir kısmı bir keşif yaptıklarında haşa bunu Allah’tan
bağımsız bir olay olarak addeder ve bunu içlerindeki kendilerini
yüceltme, büyütme dürtüsüne bir vesile kılarlar. Halbuki Allah insanlara
ilminin sırlarını açmıştır. Bunlar, Allah’ın insanlar için açılmasına
izin verdiği sırlardandır. Kainattaki bütün kanunları, her ilmi yaratan
Allah’tır ve izin verdiği ölçüde yaratmış olduğu kanunların, ilimlerin
sırlarını Allah kullarının hizmetine verir, bilgisine sunar.
Ali İmran Suresinin 18’inci ayetinde Rabbimiz, “Allah,
gerçekten kendisinden başka ilah olmadığına şahitlik etti; melekler ve
ilim sahipleri de O'ndan başka ilah olmadığına adaletle şahitlik
ettiler. Aziz ve Hakim olan O'ndan başka ilah yoktur.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.