A9 TV Canlı Yayın

18 Ağustos 2012 Cumartesi

Algler



Algler sığ sularda yaygın olarak bulunan mikroorganizmalardır ve sıcak su kaynaklarından buz ve kar yüzeylerine kadar güneş ışığı gören her su yüzeyinde yaşayabilirler.
Alglerin büyük bir bölümü dimetilsülfit adı verilen bir gaz üretir. Bu gaz denizin hemen üstündeki havada oksijenle reaksiyona girerek katı taneciklere dönüşür. Böylelikle bulutlar meydana gelir. Başka bir deyişle, algler kendi bulundukları bölgelerde bulutların oluşumundan da sorumludurlar. Bu bulutlar da güneşten gelen radyasyonu geri yansıtarak gezegeni olması gerekenden daha soğuk, yani şimdiki ısısında tutar. Dolayısıyla algler, gezegenin ısısını dengeleyecek kadar etkili ve önemli bir özelliğe sahiptirler.

Akıl sahiplerine düşen, Allah'ın ayetlerini görmek ve gördükleri bu mükemmelliklerden yola çıkarak Allah'ın sonsuz bilgi, güç ve sanatını kavramaya çalışmaktır.
Çünkü Allah'ın ilmi sonsuz, yaratışı kusursuzdur...
Ve düşünen insanlar için, çevrelerindeki herşey bu yaratışın delillerindendir.

DİATOM (ÖZEL BİR ALG TÜRÜ)

Diatomlar, genellikle suda yaşayan ve fotosentez yapma özelliğine sahip olan alglerdir. Bu canlılar okyanuslardaki canlı organizmaların %90'ını meydana getirirler. Aynı zamanda tatlı suda yaşayan diatom türleri de bulunmaktadır.

Diatomlar yaptıkları fotosentez sayesinde bizim soluduğumuz oksijenin büyük bir kısmını üretirler. Kendilerine denizin içinde opalden evler inşa ederler. Bu evler, bazen parıldayan bir kozalağı, bazen bir spirali, bazen de ışıldayan kristal bir avizeyi andırır. İlginç olan ise, yirmibeşbinden fazla diatom türü olmasına rağmen hiç birisinin kabuğunun bir diğerine benzememesidir.
Canlılardaki tasarım örnekleri, bize bu olağanüstü düzeni yaratmış olan Allah’ın benzersiz sanatını ve gücünün sınırsızlığını tanıtan ayetlerden, yani delillerdendir. Önemli olan bu ayetleri görebilmek ve Allah’ın yüceliğini, büyüklüğünü takdir edebilmektir. Allah bunu takdir edemeyen kişilerin durumunu bir ayetinde şöyle haber vermektedir:

Göklerde ve yerde nice ayetler vardır ki, üzerinden geçerler de, ona sırtlarını dönüp giderler. Onların çoğu Allah'a iman etmezler de ancak şirk katıp-dururlar. (Yusuf Suresi, 105-106)

12 Ağustos 2012 Pazar

Arum Zambağı

Arum zambağı döllenmeye hazır hale gelince keskin kokulu bir amonyak gazı (NH3) yaymaya başlar. Çiçeğin son derece ilginç bir yapısı vardır. Polenlerinin bulunduğu bölüm, beyaz yapraklı yapının içinde dip taraftadır ve dışarıdan görünmez. Bu yüzden sadece koku yaymak böceklerin dikkatini çekmek için yeterli değildir.  Polenler döllenmeye hazır olduğunda zambak saldığı kokuyla birlikte çiçeğinin dışta kalan bölümünü de ısıtır. İşte bu yalnızca aydınlık saatlerde ve bir gün içerisinde gerçekleşen ısınma ve koku böcekler için çok çekicidir. Bu ısı ve koku nasıl ortaya çıkıyor sorusunu cevabını bulmaya çalışan bilim adamları bitkinin metabolizmasında gerçekleşen hızlanma sonucunda ortaya özel bir asit çıktığını bulmuşlardır.

 Glutanamik asit denen bu maddenin kimyasal yollarla parçalanması sonucunda çiçeğin yaydığı ısı ve koku oluşur. Bu sayede böcekler çiçeğe gelirler. Ne var ki böcekler için bu yeterli değildir çünkü arum zambağının polen tozları dipte kapalı torbacıklarda bulunur. Çiçek buna da hazırlıklıdır. Yağlı olan dış yüzeyi sebebiyle gelen böcekler kayarak aşağı çiçeğin içine düşerler ve bir daha da kaygan duvarlardan yukarı

tırmanamazlar. Bulundukları bölümde çiçeğin dişi organlarının ürettiği şekerli bir sıvı vardır.  Ayrıca gece olunca polenlerin kapalı olduğu torbacıklar da açılır ve böcekler bunlara bulanırlar. Böcekler çiçeğin içinde bir gece kalırlar.  

Sabah olunca çiçeğin üzerinde bulunan dikenler bükülerek böceklerin yukarı tırmanması için merdiven işlevi görürler.  Merdivenden tırmanan böcekler, özgürlüklerine kavuşur kavuşmaz görevlerini yerine getirmek için dölleyici polen yükleriyle birlikte başka bir zambağa giderler.
Arumun tuzağını mühendislerin ya da bilim adamlarının biraraya gelerek tasarladığını iddia etmek şüphesiz akıl karı değildir. Peki ya tüm bunların birbiri ardına gerçekleşen tesadüflerle oluştuğunu söylemek? Şüphesiz böyle bir iddianın ilkinden daha tutarsız olacağı çok açıktır. Aklı selim her insan kabul eder ki, bir yerde işleyen mükemmel bir düzen varsa, bu düzen mutlaka biri tarafından önceden hazırlanmış olmalıdır. Planlayan, tasarlayan ve uygulayan olmadan düzen olmaz. Şüphesiz Arumdaki bu mükemmel tasarımın sahibi de yerle gök arasındaki tüm canlıları yaratan ve tüm işleri düzenleyen Allah'tır. Allah Kuran'da bize bu üstün vasfını şöyle bildirmiştir:

"O, gökleri dayanak olmaksızın yaratmıştır, bunu görmektesiniz. Arzda da, sizi sarsıntıya uğratır diye sarsılmaz dağlar bıraktı ve orada her canlıdan türetip yayıverdi. Biz gökten su indirdik, böylelikle orada her güzel olan çiftten bir bitki bitirdik." (Lokman Suresi, 10)

6 Ağustos 2012 Pazartesi

Dolunaya Bağlı Olarak Göç Eden Beyaz Fırtına Kuşları

Dünyanın dört bir yanındaki yüzlerce türde hayvanın her biri -en küçüğünden en büyüğüne kadar- “uygun ortam ve zamanda” göç ederler. Göç eden canlıların şaşırmadan ve yanılmadan en doğru zamanda hedefledikleri yere ulaşmaları çok açık bir mucizedir. Beyaz fırtına kuşları da yaşamsal faaliyetlerini devam ettirmek için göç ederler. Pek çok kuş gibi onlar da geceleri göç ederler. Fakat diğer kuşlardan farklı olarak yönlerini dolunaya bakarak belirledikleri düşünülmektedir.

  • Beyaz fırtına kuşları niçin gece göç ederler?


  • Beyaz fırtına kuşlarının dolunaya bağlı olarak göç etmeleri onlara ne gibi avantajlar sağlar?

    Kuşların çoğu yaşamsal faaliyetlerini gündüz gerçekleştirirler. Fakat uzun seyahatler için geceyi seçerler. Gece gökyüzünde büyük bir hareketlilik yaşanır. Dolunayda teleskopla yapılan gözlemlerde kuş yollarından saatte 9.000 kuşun geçtiği tahmin edilmektedir. Bu gece göçleri, güneşin batmasından bir saat sonra başlar, gece yarısından biraz önce maksimuma ulaşır ve gün ağarana kadar yavaş yavaş azalır. Beyaz fırtına kuşları da gece göç eden kuş türlerinden biridir. Gece göçünü tercih eden kuşların günün bu saatini seçmeleri onlara bazı avantajlar sağlar.

    Allah’ın Beyaz Fırtına Kuşlarına Gece Göçünü Tercih Etmelerini İlham Etmesinin Özel Nedenleri Vardır.

  • Avcı kuşlardan korunabilirler:

    Beyaz fırtına kuşları 20 cm uzunluğu ve yaklaşık 115-120 gr ağırlığı olan küçük bir kuştur. Gece göç eden bu kuş, küçük olmasına rağmen saatte 170 km hızla uçar. Fakat büyük bir hıza sahip olmasına rağmen gece karanlığında uçmak diğer yırtıcı kuşlardan korunmak için daha güvenlidir.

  • Gündüzü beslenme zamanı olarak belirlemişlerdir:

    Genellikle gündüz beslenen kuşlarda sindirim çok hızlıdır. Bu nedenle kuşların gündüz beslenirken kısa aralıklarla besin almaları ve göçten önce bu besinleri vücutlarında yağ şeklinde depolamaları gerekir. Eğer bu küçük ve çok hızlı uçan kuşlar, gündüz uzun uçuşlar yaparlarsa ulaşacakları yere gece bitkin bir halde ulaşırlar ve gece beslenemeyeceklerinden ertesi sabahı beklemek zorunda kalırlar. Bu durumda muhtemelen bulundukları ortamın soğukluğundan ve enerji elde edememekten dolayı birçoğu yaşamını sürdüremeyebilir. Bu yüzden bu canlılar geceleyin seyahat ederek çok programlı hareket etmiş olurlar. Gündüzü beslenerek ve göç için yağ depolayarak geçiren kuşlar gece göç ederler, güneşin doğuşuyla beraber mola verirler ve bu döngü bu şekilde devam eder.

  • Gece göçünü seçmelerinin avantajı çevre ısısının düşük olmasıdır:

    Beyaz fırtına kuşlarının göç ettikleri yer, Madagaskar adası yakınlarındaki Reunion adasıdır. Bu bölge tropikal sıcak iklimlerin olduğu bir alandır. Eğer aşırı sıcak olan gündüz vakti göç edecek olsalardı bu onlara büyük bir dezavantaj sağlardı. Çünkü gün boyunca kanatlarını durmaksızın çırpmak kızgın güneş ışınları nedeniyle aşırı ısınma riski oluştururdu. Gece yolculuğu ise bu tehlikeyi önler. Ayrıca harcadıkları enerji de belli bir ısı üretir. Kuşlar bu ısıyı hızlı hızlı soluyarak ağız ve boğazlarındaki suyu buharlaştırarak ve derilerinin üstündeki nemin buharlaşması ile yani bir çeşit terleme ile düşürürler.

    Kuşların durmadan uçabilecekleri mesafeyi büyük ihtimalle yağ depolarından başka vücudun su kaybı da belirler. Bu yüzden gece yapılan göçlerde havanın serinliğinden faydalanıp daha az su kaybederek vücut ısılarını düşürebilirler. Su kaybının minimuma inmesi uçulan mesafeyi de artırır.

    Sonuç olarak beyaz fırtına kuşları, kendi vücut yapıları ve yaşam şekilleri nasıl bir göç şekline izin veriyorsa o düzende göç ederler. Bu canlıları Allah yaratmış ve gerekli yeteneklerle donatmıştır. Yaptıkları tüm işler de, Allah’ın varlığının ve kudretinin birer ayeti (delili)dir. Bu nedenle her yaptıkları iş, Allah’ı tesbih etmek (yüceltmek) anlamına gelmektedir. Allah bir Kuran ayetinde şöyle buyurmaktadır:

    “Görmedin mi ki, göklerde ve yerde olanlar ve dizi dizi uçan kuşlar, gerçekten Allah’ı tesbih etmektedir. Her biri, kendi duasını ve tesbihini şüphesiz bilmiştir. Allah, onların işlediklerini bilendir.” (Nur Suresi, 41)

    Beyaz Fırtına Kuşlarının Göç Etme Zamanını ve Yönünü Belirleyen Biyolojik Saat: Dolunay

    Bilindiği gibi hayvanların bir çoğunun üremesi mevsimlere bağlıdır. Kuşların çiftleşmek ya da göç etmek için, ışığın yoğunluğundan ya da günlerin uzunluğundan yararlanarak mevsimleri belirlemeleri sık rastlanan bir durumdur. Biyolojik saat adı verilen bu durum hipofiz bezinin gün ışığının yoğunluğunu ve miktarını yansıtan melatonin salgılanması ile belirlenir.

    Beyaz fırtına kuşu da Ay’ı biyolojik alarm saati olarak kullanır. Kuluçka döneminde Madagaskar sahillerinde Reunion Adasındaki üreme alanlarına giden kuşların, çoğalma zamanı geldiğinde dolunayı yolculuklarında bir çeşit sinyal olarak kullandıkları düşünülmektedir.

    Beyaz fırtına kuşları, ekvatora paralel olarak boylamasına uçarlar. Bu nedenle kışın ve yazın güneşin doğuş ile batış saatleri arasında fazla fark olmaz. Yine de gün ışığındaki küçük değişimler bu kuşları etkiler. Melatonin salgılanmasında günlük ve mevsimsel değişimler kuşlar için günün zamanı ile yılın zamanının belirtisidir. Fakat doğru zamanda göç ederek eşleriyle buluşmalarını kesinleştirecek çok daha güvenilir bir şeye ihtiyaçları vardır. İşte bu güvenilirliği ay ışığı sağlar.

    İki yılı aşkın bir zaman diliminde yapılan gözlemler, kuşların ay ışığı seviyesine göre tavırlarını ayarladıklarını da göstermiştir. Dolunaylı geceler kuşların biyolojik saatini belirlemesinin yanında onların hareketli olmalarını da sağlamaktadır. Nitekim yapılan gözlemlerde dolunaylı gecelerde suda dinlenmek yerine zamanlarının %80’ini uçarak geçirdikleri saptanmıştır. Çünkü fırtına kuşları, av ararken ay ışığında daha kolay görebilmekte ve avlarını daha iyi fark edebilmektedirler.

    Görüldüğü gibi beyaz fırtına kuşlarının göç etme zamanını belirlemede “karar verme” söz konusudur. Bu canlılar doğru yere ulaşmak için yola çıkma kararı almaktadır. İkinci olarak bunu yapacağı en doğru zamanı tespit edebilmektedir. Bazı bilim adamları bu zamanlamayı bir biyolojik saatin yaptığını söyleyerek kendilerince bir cevap verirler. Ancak burada önemli bir noktayı göz ardı etmektedirler: Göç etme yeteneğine sahip tüm canlılarda hiç durmayan, bozulmayan, her türün en küçük bireyinde bile aynı mekanizmayla şaşmadan çalışan böyle bir saat nasıl var olmuştur? Böyle bir yeteneği tüm bu canlılara kim vermiştir? Evrimci bilim adamları bu mükemmel mekanizmanın sözde evrimsel süreç içinde tesadüfen geliştiğini yani bu yeteneği canlılara “tesadüf” denilen kör sürecin verdiğini savunurlar. Şüphesiz bu son derece saçma bir iddiadır. Kör ve şuursuz tesadüflerin böylesine ince hesaplara dayanan ve büyük bir şuur göstergesi olan bir yeteneği meydana getirmesi mümkün değildir. Bu yeteneği yaratan ve dilediği canlıya veren Yüce Allah’tır. Allah gökten yere herşeyin sahibidir:

    “Göklerde ve yerde olanlar Allah’ındır ve (bütün) işler Allah’a döndürülür.” (Al-i İmran Suresi, 109)

    Beyaz Fırtına Kuşlarının Yaşamlarını Organize Eden Düzen Yüce Allah’ın Eseridir

    İnsanlar yeryüzündeki akıl sahibi yegane canlılar olmalarına rağmen beyaz fırtına kuşlarının sahip olduğu uyumu kendi aralarında her zaman gösteremezler.

    Hemen her toplulukta kendisine verilen göreve karşı çıkan, isyankar tutum gösteren, fedakarlık yapması gerektiğinde memnuniyetsizliğini ifade eden kişiler olur. Bu yüzden insan topluluklarında kargaşaya engel olmak için çeşitli kurallar, kanunlar yapılır ve insanlar bu kural ve kanunlar çerçevesinde topluluk düzenini koruyabilirler.

    Söz konusu canlılarda ise böyle belirlenmiş yazılı kurallar, bunlara uyulmadığında karşılığında verilen cezalar veya yaptırımlar yoktur. Ancak her zaman uyum içinde hayatlarını sürdürürler. Bu, onların toplu harekete uygun şekilde yaratıldıklarının ve her birine aynı şekilde hareket etmelerinin ilham edildiğinin bir delilidir.

    İşte tüm bunlar yaratılışın delillerindendir. Allah yeryüzünde, gökyüzünde, denizlerde kısacası tüm evrende yaratılış delillerini var etmiştir. Akıl ve vicdan sahipleri de bunları görüp tanırlar ve Allah’a imanları artar. İman edenlerin Allah’ın ayetleri üzerinde düşündükleri ve Allah’ı tesbih ettikleri bir ayette şöyle haber verilir:

    “Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah’ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki:) “Rabbimiz, Sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek Yücesin, bizi ateşin azabından koru.”” (Al-i İmran Suresi, 191)

    Uyumadan Uçan Kuşlar Bilim Dünyasının Özel İlgi Alanı İçindedir

    Bilim adamları göç sezonları haricindeki zamanlarda uyku eksikliğinin kuşları olumsuz etkilediğini belirtmektedirler. Fakat kuşlar, özellikle göç esnasında algılama fonksiyonlarında hiçbir bozulma olmadan uykularını azaltarak, üstün bir yetenek sergilemekte ve göç sezonu boyunca, son derece enerjik, hareketli davranışlarına devam etmektedirler. Hayvanların bunu nasıl başardıklarıysa henüz çözülebilmiş değildir. Ancak bunun onlara savunma, beslenme gibi hayatlarını devam ettirebilmelerini sağlayan ana unsurlarda çok büyük kolaylıklar sağladığı bir gerçektir. Kuşkusuz bu durum Allah’ın kudretini, herşeye Kadir olduğunu, benzersiz yarattığını ve yarattıkları üzerindeki sonsuz rahmetini kanıtlayan delillerdendir. Bu delilleri görmemekte ısrar edenler ve Allah’tan başka bir Yaratıcı arayanlar çok açık bir sapkınlık içindedirler. Allah bu kişilerle ilgili olarak bir ayette şöyle buyurur:

    “De ki: “O (Allah) Rahman olan (esirgeyen koruyan)dır; biz O’na iman ettik ve O’na tevekkül ettik. Artık siz kimin açık bir sapmışlık içinde olduğunu pek yakında bileceksiniz.”” (Mülk Suresi, 29)