İman
sahipleri tüm hayatlarını Rahman ve Rahim olan Rabbimiz’in Kuran
ayetlerinde bildirdiği şekilde geçirirler. Evde, işte, sokakta, nerede
olurlarsa olsunlar hep Allah’ın razı olacağı gibi bir ahlak gösterir,
Allah’ın hoşnut olmayacağı tavırlardan, amellerden şiddetle kaçınırlar.
Ancak Rabbimiz’den bir lütuf olarak İslam dini insanlara çok kolay, çok
güzel ve çok rahat bir yaşam sunmaktadır. Kuran ayetleri okunduğunda
İslam dininin gerektirdiği uygulamaların son derece kolay olduğu
görülür. Bu müjde bizlere,”... Allah size kolaylık diler, zorluk dilemez...” (Bakara Suresi, 185) ayetiyle haber verilmiştir.
Rabbimiz’in
şefkat ve merhametinin bir sonucu olarak çağlar boyu gönderilmiş olan
bütün hak dinler her zaman çok kolay uygulanabilir hükümlere sahip
olmuşlardır. Tarih boyunca, din ahlakının özünden saptırmayı amaçlayan
ve bu üstün ahlakın yaşanmasını engellemek için türlü yöntemler deneyen
bazı kişiler, din ahlakına birçok zorlaştırıcı uygulama ve hurafe
katmaya çalışmışlardır. Kendi türettikleri uygulamalar yüzünden bilerek
veya bilmeyerek insanların din ahlakından uzaklaşmalarına sebep
olmuşlardır. Bu hurafelerin en tehlikelilerinden biri ise din ahlakını
yaşamanın zor olduğu şeklindeki gerçek dışı inançtır. Oysa, Allah’ın
Kuran’da bildirdiği hükümler ve Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in sünneti
bize din ahlakının yaşanmasının samimi insanlar için son derece kolay
olduğunu öğretmektedir.
Allah
evrendeki herşey gibi insanı da yoktan var etmiştir. İnsanı en iyi
tanıyan, ona şah damarından daha yakın olan Allah, din ahlakını da
insanın yaratılışına uygun yaratmıştır. Allah bir ayetinde insanın din
ile fıtratına (yaratılışına) en uygun olana çağrıldığını şöyle haber
verir:
“Öyleyse
sen yüzünü Allah’ı birleyen (bir hanif) olarak dine, Allah’ın o
fıtratına çevir; ki insanları bunun üzerine yaratmıştır. Allah’ın
yaratışı için hiçbir değiştirme yoktur. İşte dimdik ayakta duran din
(budur). Ancak insanların çoğu bilmezler.” (Rum Suresi, 30)
Kuran, Her Yaştan ve Her Kültürden İnsanın Anlayabileceği, Apaçık Bir Öğüttür
İslam
dininin zorluklar içerdiği yönündeki yanlış kanaatin en büyük
nedenlerinden biri bilgisizliktir. Günümüzde insanların bir bölümü Kuran
ayetlerinde bildirilen gerçeklerden, ahiret hayatının varlığından,
cehennem azabından, eşsiz cennet nimetlerinden ve Rabbimiz’in çeşitli
konulardaki öğütlerinden habersiz bir hayat sürmektedirler. Oysa Kuran,
insanların okumaları, içindeki hikmetleri ve hayatın asıl amacını
öğrenmeleri için indirilmiştir. Nitekim Kuran’da “Ve Kuran’ı okumakla da (emrolundum)...” (Neml Suresi, 92) şeklinde buyrulmaktadır.
Kuran’ı
okumak ve her zaman Kuran ahlakına uymak, bir Müslümanın en önemli
sorumluluklarındandır. Kuran apaçıktır ve her okuyan ayetleri
kavrayabilir. Fakat sadece Allah’ın hidayet verdiği kişiler Kuran
ahlakını tüm hayatlarında uygulayabilirler. Allah, gönülden Kendisi’ne
yönelen samimi kullarına hidayet nasip edeceğini bildirmiştir.
İnsanların Kuran ayetlerini anlayamayacakları şeklinde bir yalanla
ortaya çıkanlar ise, pek çok insanın Kuran’ı okuyup, Rabbimiz olan
Allah’a yönelmesine, Kuran ahlakına göre yaşamasına engel olmayı
amaçlamaktadırlar. Oysa Allah ayetlerinin son derece açık ve anlaşılır
olduğunu Kuran’ın pek çok ayetinde bildirmektedir:
“Andolsun Biz sana apaçık ayetler indirdik. Bunları fasıklardan başkası inkar etmez.” (Bakara Suresi, 99)
“Ey insanlar Rabbiniz’den size ‘kesin bir kanıt (burhan)’ geldi ve size apaçık bir nur (Kuran) indirdik.” (Nisa Suresi, 174)
Allah’ın
insanlar için seçip beğendiği İslam dini çok anlaşılır olmasının yanı
sıra, Kuran ayetlerindeki hüküm ve uygulamalar da son derece kolaydır.
Allah ayetlerde Kuran için şöyle buyurmaktadır:
“Biz
sana bu Kuran’ı güçlük çekmen için indirmedik. ‘İçi titreyerek korku
duyanlara’ ancak öğütle-hatırlatma (olsun diye indirdik).” (Ta-ha Suresi, 2-3)
Kuran Ahlakı İnsanın Fıtratına Uygun Olan Tek Yaşam Şeklidir
İnsanı
yoktan var eden Allah, onun nelere ihtiyaç duyacağını, hangi ibadetleri
uygulamaya güç yetirebileceğini, nasıl sağlıklı, huzurlu ve mutlu
olacağını en iyi bilendir. Bu nedenle Allah bir ayette hiç kimseye
gücünün üzerinde bir sorumluluk verilmeyeceğini bildirmektedir:
“Allah,
hiç kimseye güç yetireceğinden başkasını yüklemez. (Kişinin nefsinin)
Kazandığı lehine, kazandırdıkları aleyhinedir. “Rabbimiz,
unuttuklarımızdan veya yanıldıklarımızdan dolayı bizi sorumlu tutma.
Rabbimiz, bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme.
Rabbimiz, kendisine güç yetiremeyeceğimiz şeyi bize taşıtma. Bizi affet.
Bizi bağışla. Bizi esirge, Sen bizim Mevlamızsın. Kafirler topluluğuna
karşı bize yardım et.””
Allah, sonsuz merhameti ve şefkati (Bakara Suresi, 286)ile
insanların en rahat edecekleri, en huzurlu ve en güzel hayat biçimini
Kuran’da bütün detayları ile tarif etmiştir. Örneğin insan, yaratılışı
gereği sevgiden, saygıdan, şefkat ve merhametten hoşlanır. Kendisine hep
bu şekilde davranılmasını ister. Zulümden, ahlaksızlıklardan,
kötülüklerden sakınır, bunlara maruz kalmak istemez ve ruhunda böyle bir
his duyması Allah’ın dilemesi ile olur. Allah insanları bu fıtrat
üzerinde yaratmıştır. Dolayısıyla İslam ahlakına uygun bir yaşam insanın
her yönüyle zevk alacağı, hoşnut olacağı bir yaşamdır. Kuran’da haber
verilen din ahlakının insan için her açıdan son derece kolay olduğu bazı
ayetlerde şöyle bildirilmektedir:
“Kim
iman eder ve salih amellerde bulunursa, onun için güzel bir karşılık
vardır. Ona buyruğumuzdan kolay olanını söyleyeceğiz.” (Kehf Suresi, 88)
“Andolsun Biz Kuran’ı zikr (öğüt alıp düşünmek) için kolaylaştırdık...” (Kamer Suresi, 17)
“... O, sizleri seçmiş ve din konusunda size bir güçlük yüklememiştir, atanız İbrahim’in dini(nde olduğu gibi)...” (Hac Suresi, 78)
Ayrıca
Peygamberimiz (s.a.v.)’in sünnetinin önemli özelliklerinden biri de,
son derece kolay uygulanabilir olmasıdır. Kuran’ı kendisine rehber
edinen Resulullah (s.a.v.), kavmine “Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız. Müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz” (Buhari sahih, İlim b, 11) buyurarak öğütte bulunmuştur.
Bazı İnsanların Din Ahlakını Yaşamanın Hayatlarını Zorlaştıracağını Düşünmel
Din
ahlakını özünde olduğu gibi kolay olarak göstermek, insanların
kalplerini Kuran’a ve İslam ahlakına ısındırmak, insanlara Kuran’ı ve
Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in sünnetini öğretip hayatlarının tek yol
göstericisi haline getirmek her Müslümanın önemli bir sorumluluğudur. Bu
gerçeği bilmeyen birtakım insanlar ise Kuran ahlakının sınırları
kalktığı takdirde daha rahat yaşayacaklarını; örneğin ahlaki değerlere
önem vermedikleri zaman özgür olacaklarını düşünürler. Ya da din
ahlakının yaşamlarını zorlaştıracak birtakım kısıtlamalar getireceğini
zannederler. Halbuki bütün bunlar çok büyük yanılgılar ve şeytanın
aldatmacalarıdır. Çünkü Allah’ın bildirdiği din ahlakını yaşamak ve
Kuran hükümlerini yerine getirmek son derece kolaydır. Asıl zor olan,
Allah’ın bildirdiği sınırları tanımayan insanlardan oluşan bir toplumda
yaşamaktır.
Böyle
bir yaşantı, son derece kötü sonuçları da beraberinde getirir.
Öncelikle din ahlakından uzak yaşayan toplumlarda daima kargaşa,
huzursuzluk, korku, mutsuzluk ve stres vardır. Allah’tan korkmayan bir
insan her türlü ahlaksızlığı yapabilir, hiçbir konuda sınır
tanımayabilir. Bu şekilde dejenere bir hayat sürer. Böyle bir hayatta
insanlar birbirlerine karşı fedakarlık göstermez, sevgi ve saygıyı
gösteriş dışında gerçek anlamda bilmez, birbirlerine maddi ve manevi
destek vermezler. Bu yüzden de Allah’ın bildirdiği dışında bir yaşam
şekli hiçbir zaman, hiçbir insana mutluluk getirmez. Kuran ahlakı
yaşanmadığı zaman insanın huzur bulacağı ortamın tam tersi meydana gelir
ve tamamıyla şeytanın istediği gibi cehenneme benzer bir ortam oluşur.
Üstelik
sonuç olarak da bu insan, Allah’ın emirlerinden uzaklaştığı için büyük
bir pişmanlık duyacağı, zorlukların ve acıların en büyüklerini
yaşayacağı ahiret hayatı ile karşılaşacaktır. Vicdanına ters düşerek,
Allah’ın sınırlarını korumak konusunda gevşek davrananlar veya iman
etmeyip, Kuran ahlakından uzak yaşamayı güzel görenler dünyada da
ahirette de zorluk ve sıkıntılarla karşılaşacaklardır. Allah bir ayette
şöyle bildirir:
“... Bunlar Allah’ın sınırlarıdır. Kim Allah’ın sınırlarını çiğnerse, gerçekte o, kendi nefsine zulmetmiş olur...” (Talak Suresi, 1)
Allah’a
gönülden teslim olan, korkup sakınan ve Kuran’da bildirilen hükümleri
eksiksiz olarak yerine getiren insanlar ise hem dünyada hem de ahirette
büyük bir kazanç içindedirler. Herşeyden önce, Allah’a itaat etmenin
manevi hazzını ve vicdani rahatlığını yaşarlar. Allah, rızasına uyanları
ve sınırlarını koruyanları bir ayetinde şöyle müjdelemektedir:
“Tevbe
edenler, ibadet edenler, hamd edenler, (İslam uğrunda) seyahat edenler,
rükû edenler, secde edenler, iyiliği emredenler, kötülükten
sakındıranlar ve Allah’ın sınırlarını koruyanlar; sen (bütün) mü’minleri
müjdele.” (Tevbe Suresi, 112)
Peygamber
Efendimiz (s.a.v.) Allah’ın sınırlarından ayrılmamayı ve aynı zamanda
sınırları aşmamayı müminlere hatırlatmış ve din ahlakını yaşamanın kolay
olduğunu vurgulamıştır:
“DİN
KOLAYDIR. KİMSE DİNE KARŞI ŞEDİD OLAMAZ. ZİRA DİNE MAĞLUB DÜŞER. (YANİ
DİNİN KOLAYLIĞINA İNTİBAK ETMELİ. SIKI TUTAYIM DİYEN ACİZ KALIR.) HATTI
HAREKETİNİZİ DOĞRULTUN, (HUDUDA) YAKIN OLUN.” (Ramuz El-Hadis, 1. Cilt, s. 98)
İnsanların
dini, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in yukarıdaki hadisiyle bildirdiği
şekilde değerlendirmeleri gerekir. Yani Allah’ın Kendi rahmetiyle açık
ve anlaşılır kıldığı, kolaylıkla uygulanabilecek hükümleri, bazı
kişilerin anlaşılmaz ve zor göstermeleri büyük bir hatadır. Bu, üstün
kerem sahibi olan Rabbimiz’in kullarına olan sınırsız sevgisinin,
şefkatinin, lütfunun bir delilidir.