Dünya üzerinde var olan her insan, daha önce yaşamış milyarlarca insan gibi mutlaka ölecektir. Allah (cc) bu gerçegi, "Her nefis ölümü tadıcıdır…" (Enbiya Suresi, 35) ayetiyle bildirmistir. Bu kaçınılmaz gerçeği unutmak insanin düşebileceği en büyük gafletlerden biridir. Oysa ölümü uzaklaştirmaya asla güç yetiremeyecek olan insan, bilemeyecegi bir zamanda ve yerde ve herhangi bir nedenle mutlaka ölecektir. Bu gerçek Kuran’da şöyle bildirilmektedir:
De ki: "Elbette sizin kendisinden kaçtığınız ölüm, şüphesiz sizinle karşılaşıp buluşacaktir. Sonra gaybı da müşahede edilebileni de bilen Allah'a döndürüleceksiniz; O da size yaptiklarinizi haber verecektir.(Cuma Suresi, 8)
Ne genç, ne yaşlı, ne güzel, ne çirkin, ne zengin ne de fakir olmalari, ne ünleri, ne de mevkiileri bugüne kadar yaşayan insanlari ölümden koruyabilmistir. Ancak tüm bunlari çok iyi bilmelerine rağmen insanlarin çoğu ölümü pek düşünmemeye, hatta mümkün olduğunca unutmaya çalışır. Halbuki bu, kişinin kendini kandirmasindan başka bir şey degildir. Çünkü insan düşünse de düşünmese de bu kaçınılmaz olayı, hiçbir aşamasi eksik kalmaksızın bizzat yaşayacaktır. Bir ayette Allah (cc), insanlarin ölümü düşünmekten kaçındıklarını, ancak bunun mutlak bir gerçek olduğunu şöyle bildirmektedir:
O, ölüm sarhoşluğu, bir gerçek olarak gelip de, (insana) "İşte bu, senin yan çizip-kaçmakta olduğun şeydir" (denildiği zaman da). (Kaf Suresi, 19)
Oysa ölümün zamanını belirleyen Allah (cc)'tır ve eceli gelen kişi kendisi için kaderinde belirlenmiş en hayırlı vakitte, tek bir saniye bile ertelenmeden bu sonla karşılaşır:
Oysa Allah, kendi eceli gelmiş bulunan hiçbir kimseyi kesinlikle ertelemez. Allah, yaptiklarinizdan haberdardır. (Münafikun Suresi, 11)
Tüm bu gerçeklere rağmen insanların çoğu, dünyayla ilgili her konuda kendi çıkar ve menfaatlerini en ince ayrıntılarıyla hesaplarken, kendileriyle ilgili en büyük hakikat olan ölümü hesaba katmazlar. Bu büyük yanılgı sebebiyle ölümden sonrası için hazırlık yapmamaları onlar için sonsuz bir azaba neden olur. Oysa insanın yapması gereken, öleceğini asla aklından çıkarmamak ve hayatını Allah (cc)'ı razı edecek salih amellerde bulunarak geçirmektir. Sonsuz adaletli ve şefkatli olan Rabbimiz; herkese, öğüt alabilecegi kadar bir zaman tanımıştır. Ancak bu süre dünya hayatıyla sınırlıdır. Yani hataların telafisi samimiyetle yapıldığı takdirde ancak dünyada mümkündür. Ölümle birlikte ise artık telafi imkani ortadan kalkacak, sonsuz bir pişmanlık başlayacaktır:
İçinde onlar (şöyle) çığlık atarlar: "Rabbimiz, bizi çıkar, yaptığımızdan başka salih bir amelde bulunalım." Size orda (dünyada), öğüt alabilecek olanın öğüt alabileceği kadar ömür vermedik mi? Size uyaran da gelmişti. Öyleyse (azabı) tadın; artık zalimler için bir yardımcı yoktur. (Fatir Suresi, 37)
Unutmamak gerekir ki, ölüm asla bir yokoluş değildir. Ölümle kişinin asıl ve sonsuz hayatı başlar ki bu, dünyadaki hayatını nasıl geçirdiğine göre şekillenen ve asla değiştirilemeyecek olan bir yaşamdir. Ölüm, hayatını Allah (cc)'ın rızasına uygun olarak değerlendirenler için mutluluk ve kurtuluşa açılır. Allah (cc)'tan yüz çevirmiş olanlar içinse, kesin bir yıkım ve felaketin başlangıcıdır.
Allah (cc), insanin karşısına dünyadayken ölümü ve ahireti düşündürecek pek çok olay çıkarır. Öğüt alabilecek kimse için bu hatırlatmalar, yaşamını, etrafindaki olayları ciddiyetle düşünmesine, bakış açısını tekrar tekrar gözden geçirmesine neden olur. Allah (cc)'in bu uyarılarını görmezden gelen ise, büyük bir ziyandadir.
İşte müminlerin dünya hayatında böylesine bir gaflete karsı sarf ettikleri dikkat ve yaşadıklari şevk, ancak ahirete, cennetin ve cehennemin varlığına kesin bilgiyle iman etmelerinden ve ölümün yakınlığını düşünmelerinden kaynaklanır. Bunun içindir ki tüm yaşamlarını bu gerçeğe göre yaşar ve Kuran'da ifade edildiği gibi "peşin olarak sunduklarına karşılık olarak" (Hakka Suresi, 24) Allah (cc)’in izniyle Rabbimiz'in rahmetini ve rızasını kazanıp cennete girerler.