A9 TV Canlı Yayın

6 Kasım 2015 Cuma

Derimiz Üzerimizdeki Kıyafetleri Neden Hissetmez?

İnsan, üzerinde sürekli cildiyle temas halinde olan giysilerle muhataptır. Ama onları her an hissetmez. Gece yatarken üzerine aldığı yorganın, koluna taktığı saatin ya da oturduğu koltuğun kendisiyle temas halinde olduğunu da sürekli olarak algılamamaktadır. Bunun önemli bir sebebi vardır. İnsan derisindeki alıcılar belirli bir süre sonra beyne, cilde temas eden madde ile ilgili sinyalleri göndermeyi durdururlar. İnsan cildi, kendisiyle temas halinde olan maddeye karşı alışkanlık kazanır ve onunla ilgili his sinyallerini zamanla iletmemeye başlar.
Bu, harika bir sistem ve mükemmel bir detaydır. İnsan, çoğu zaman böyle bir detayın farkında bile değildir ama, herhangi bir rahatsızlık duymadan yaşaması bu mükemmel sistemin kusursuz şekilde çalışması ile mümkün olur.
Vücuttaki bu “alışma” mekanizması olmasaydı giyinmek gibi sıradan bir olay insan için büyük bir sıkıntı haline gelirdi. İnsanın üzerindeki giysileri sürekli olarak hissetmesi bir eziyete dönüşür, ayrıca dokunduğu diğer şeylerden gelen sinyalleri almakta da güçlük çekerdi. Dikkati sürekli, giydiği çorabın bileğini ne kadar sarıp sıktığını, saatin sürekli bileğinde hareket ettiğini düşünmek gibi konularda olabilirdi. Bu nedenle kişi rahat uyuyamaz, dinlenemezdi. Hayatı bu sıkıntı verici detaylardan dolayı oldukça zorlaşırdı.
Hissetmenin bir nimet olması gibi, hissin zamanla kaybolması da insana sunulmuş büyük bir nimettir. Tek bir detay, insanın yaşamını kolaylaştırmakta, onun rahat yaşamasına vesile olmaktadır. Evrimcilerin hayali mekanizmalarının, insan bedeninin neye ihtiyaç duyduğunu belirleyecek bir bilinci yoktur. Bu nimeti insana sunan, varlığı tüm varlıkların bütün ihtiyaçlarına Kafi olan Yüce Allah’tır.
“Nimet olarak size ulaşan ne varsa, Allah’tandır, sonra size bir zarar dokunduğunda (yine) ancak O’na yalvarmaktasınız.” (Nahl Suresi, 53)

Tam Teşekküllü Bir Su Toplama Ünitesi: Stenocara Böceği

Stenocara böceğinin su toplama sistemi esas olarak sırtının özel tasarımına dayanır.Bu böceğin sırtı yer yer küçük tepeciklerden oluşan bir yüzeye sahiptir.Bu tepeciklerin aralarındaki boşlukların yüzeyi bir tür balmumu ile kaplı olduğu halde bu tepeciklerin zirveleri bu balmumu malzemesinden mahrumdur.Elbette bu durum, böceğin suyu daha etkin bir şekilde toplayabilmesine olanak sağlar niteliktedir.

Böcek, çöl ortamında havada çok seyrek olarak bulunan nemi rüzgarlardan ayrıştırarak içer.Böcek bu işlem sırasında rüzgara karşı eğimli bir şekilde pozisyon alır ve sırtındaki özel tasarım sayesinde havadaki su zerrecikleri sırtının tepesinde birikip böceğin ağız kısmına doğru yuvarlanır.Burada herkesin dikkatini çeken konu Stenocara böceğinin havada uçuşan su zerreciklerini nasıl ayırdığı ve bu işlemi çöl ortamında nasıl gerçekleştirdiğidir.Çünkü su damlacıkları çöldeki yüksek ısı ve rüzgarlar sayesinde çok çabuk yok olmaktadırlar.Öyle ki neredeyse 0 ağırlığı olan bu zerrecikler, çöl rüzgarlarının etkisiyle yere paralel biçimde uçuşmaktadır.

Ancak bu böcekler sırtlarında bulunan özel tasarım sayesinde su damlacıklarını özel bir şekilde toplar ve ağızlarına yönlendirerek içerler.Bu böceğin sırtının yapısı elektron mikroskobu altında incelenmiş ve bilimadamları böceklerdeki bu yapıların su soğutucularında, su motorlarında ve bina kaplamalarına mükemmel bir model oluşturacağını belirtmişlerdir.Nature dergisinde Stenocara böceğindeki üstün tasarım için şu yorum yapılmıştır:

"Biyomimetik dalı için potansiyel oluşturmasına reğmen,damlacıkları havadan ayıran ve büyük damlalar haline getiren bu mekanizma hala anlaşılmış değildir. "

Böylesine olağanüstü tasarıma sahip olan, küçücük bir böceğin bu sistemi kendisinin tasarlamış olması mümkün değildir.Bu türden kompleks tasarımlar kendiliğinden veya doğa olayları sonucu ortaya çıkmış da olamaz.Bu böcek, bize yalnızca yüce bir Yaratan'ın varlığını ve herşeyi O'nun tasarladığını haber vermektedir.