A9 TV Canlı Yayın

10 Nisan 2014 Perşembe

Hydnellum Peckii

Bu resimlerde gördüğünüz şey aslında bir mantardır. Bu mantar beyaz peynirin üzerine dökülmüş böğürtlen veya vişne reçeli görüntüsünü andırsa da kendi tadı pek bu kadar lezzetli değil. Adı “hydnellum peckii” olan bu mantar zehirli değildir ancak yenebilir de değildir, çünkü acı bir tada sahip. Şapkasının çapı 6.5 ayağı ise 2 santim kadar olmaktadır ve genellikle çam ağaçlı ormanlarda ağaçların diplerinde yaşamaktadır.

Araştırmalara göre bu mantarın çok kuvvetli antikoagülan (yani pıhtılaşma önleyici) madde olan atromentin içerdiği görüldü, artrometin aynı zaman antibiyotik özelliğine de sahiptir. Bilim insanları hala bu mantar familyasının tıp biliminde nasıl kullanımın olabileceğini araştırmaya devam etmektedirler. 

Doğa’da her canlı türü kendine has tasarım, yaşam alanı ve ekosistemine sahip olarak yaratılmış Allah tarafından ve özellikle bitki dünyası şifa edici, vitamin veya faydalı enizm içerikli yapısıyla insana birer nimet ve yaradılış üzerine düşünme kaynanı oluşturmaktadır.

Şüphesiz gece ve gündüzün ard arda değişmesinde, Allah’ın göklerde ve yeryüzünde yarattığı şeylerde, Allah’a karşı gelmekten sakınan bir toplum için pek çok deliller vardır.” Yunus Suresi, 6.Ayet

2 Metre Zincir Bir Hücre Çekirdeğine Nasıl Sığar?

DNA iplikçiğinin hücre çekirdeğine nasıl yerleştiğini araştıran bilimciler insan genomunun ilk 3D görüntülerini hazırladı. Elbette söz konusu olan insan genlerini taşıyan DNA zinciri. Toplam uzunluğu 2 metreyi bulan DNA iplikçiğinin hücre çekirdeğine nasıl yerleştiğini araştıran bilimciler insan genomunun ilk 3D görüntülerini hazırladı. "Science" dergisinde yayımlanan araştırmaya göre Massachusetts Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Job Dekker yönetimindeki ekip, milimetrenin %1' i kalınlığındaki DNA iplikçiğinin çok sıkı bir kürecik halinde hücre çekirdeğine sığdığını gösterdi.

İlk kez insan genomunun şeklini tam olarak görebildiklerini söyleyen Dekker, DNA iplikçiğinin oluşturduğu bu küreciğin rastgele örülmediğini, tamamen organize şekilde ‘sıkıştığını’ söyledi. Dekker şöyle devam etti: “İnsan DNA zincirini düz bir iplikçik olarak düşündüğümüzde, bazı genler birbirinden oldukça uzağa düşüyor. Ancak bunlar organize şekilde bir kürecik içine sıkıştığında uzak gibi görünen genler birbirine komşu oluyor. Dolayısıyla birbiriyle ilgisiz gibi görünen genlerin de aslında birbiriyle bilgi alışverişi yaptığı, etkileşimli bir kürecikten bahsediyoruz”. 

Bu kesintisiz bilgi alışverişi, bir hücrenin sağlıklı işleyip işlemediğinde de etkili oluyor. Araştırmayla ortaya çıkarılan bir başka bilgi ise insan genomunun iki ayrı kompartımana bölünmüş olduğu. İlk kompartıman aktif genlere erişimi hızlandırırken, ikinci kompantıman ise pasif genler için depo görevi görüyor. Bu iki kompartıman arasında dolanan kromozomlar pasif genlerini depoda bırakıyor. 

 “Doğrusu kâfirler kendi içlerinden uyarıcı bir peygamber geldiğine şaşırdılar da dediler ki: «Bu şaşılacak bir şeydir! Öldüğümüz ve bir toprak olduğumuz vakit mi (tekrar) dirileceğiz? Bu dönüş çok uzaktır.» Fakat biz toprağın onlardan neyi eksilttiğini elbette biliyoruz. Yanımızda herşeyi kaydedip muhafaza eden bir kitap vardır.” Kaf Suresi, 2-4.

6 Nisan 2014 Pazar

Kuş Tüyleri ve Kendi Kendine Değişen Tabelalar

Kuş tüylerindeki keratin proteininin ve doğal boya maddesi melaninin birlikteliği ışığın bizim görebileceğimiz şekilde kırılmasını sağlar; tüylerde gördüğümüz açıklı koyulu renkler de bu keratin proteininin tek bir yönde konumlanmış olmasından kaynaklanmaktadır. Kuş tüylerindeki son derece canlı renkler tüylerin bu yapısal özelliğinden kaynaklanır. 

Bu doğal tasarımdan esinlenen bir Japon firması, yeniden kullanılabilir işaret tabelaları üretmiştir; bu tabelaların yüzeyleri, UV ışınları altında yapısal değişim göstermektedir. Tabela üzerine düşen UV ışınları malzemenin kristalize sıralanışını değiştirir ve istenen mesajı göstermesi için belirli renklerin devre dışı kalmasını sağlar. Bu tabelalar, tekrar tekrar kullanılabilmekte veya üzerine yeni imajlar basılabilmesine imkan tanımaktadır. Böylece hem yeni tabela üretme maliyeti ortadan kalkmakta hem de bu üretim için gerekli olan zehirli boyalar kullanılmamaktadır.

2 Nisan 2014 Çarşamba

Mükemmel Ambalanjlanmış Polenler

Yakından bakınca her biri birer sürreal sanat tablosu gibi görünüyor ama öyle özel yaratıma sahipler ki, hayret etmemek mümkün değil! Polenin etrafı "sporoderm" diye adlandırılan bir kabuk tarafından sarılmıştır. Bu kabuğun dış kısmında bulunan ve "ekzin" olarak adlandırılan tabaka, organik alemin bilinen en dayanıklı maddesidir ve kimyasal yapısı henüz tam olarak aydınlatılamamıştır. Bu madde genel olarak asitlerin ve enzimlerin yol açtığı bozulmalara karşı çok dirençlidir. Ayrıca yüksek sıcaklık ve basınçtan da etkilenmez.

Görüldüğü gibi, bitkilerin devamlılığı için varlıkları zorunlu olan polenlerin korunmaları için çok detaylı tedbirler alınmıştır; polenler adeta özel olarak ambalajlanmışlardır. Bu sayede polenler hangi metodla taşınırlarsa taşınsınlar, ana gövdelerinden kilometrelerce uzaklıkta dahi canlılıklarını sürdürebilirler. Polendeki bu detaylı yapıda da görüldüğü gibi 

Allah yarattığı her şeyde bize benzersiz sanatını gösterir ve bunların üzerinde düşünmemizi ister. Polenler ilk olarak çiçeklerin erkek üreme organlarında üretilirler ve oradan da çiçeğin dış bölümüne doğru ilerlerler. Buraya ulaştıktan sonra da olgunlaşmaya başlarlar ve sonraki nesil için döllenmeye hazır hale gelirler. Bu polenin hayatındaki ilk aşamadır. Polen, gözle görülemeyecek kadar küçük bir mikroorganizmadır (kayın ağacını poleni 2, kabağın poleni ise 200 mikron büyüklüğündedir) (1 mikron=1/1000mm). Polenin içinde bitkinin üreme hücreleri vardır. Bu hücrelerin dış etkenlerden zarar görmeden canlılıklarını koruyabilmeleri için çok iyi bir şekilde saklanmaları gerekir. Bu yüzden polenin yapısı son derece sağlamdır.  

"O Allah ki, yaratandır, (en güzel bir biçimde) kusursuzca var edendir, 'şekil ve suret' verendir. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O'nu tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakim'dir." Haşr Suresi, 24